English    Türkçe    فارسی   

4
1632-1641

  • Yeni testi sidiği emerse artık su, ondan o pisliği gideremez!
  • کوزه‌ی نو کو به خود بولی کشید ** آن خبث را آب نتواند برید
  • Âlemde her şey, bir şeyi çekmektedir... Küfür, kâfiri, doğruluk, doğru yola götüreni!
  • در جهان هر چیز چیزی می‌کشد ** کفر کافر را و مرشد را رشد
  • Kehlibar da vardır, mıknatıs da... Sen demir de olsan, saman çöpü de olsan elbette bir tuzağa düşersin!
  • کهربا هم هست و مقناطیس هست ** تا تو آهن یا کهی آیی بشست
  • Demirsen seni bir mıknatıs kapar... Yok, saman çöpüysen kehlibara tutulur, ona gidersin! 1635
  • برد مقناطیست ار تو آهنی ** ور کهی بر کهربا بر می‌تنی
  • İyi kişilerle dost olmayan, elbette kötülerin yanında yer alır, onlara komşu olur!
  • آن یکی چون نیست با اخیار یار ** لاجرم شد پهلوی فجار جار
  • Musa, Kıpti’ye göre pek kötüdür ama Haman da İsrailoğullarına göre taşlanmış melûnun biridir.
  • هست موسی پیش قبطی بس ذمیم ** هست هامان پیش سبطی بس رجیم
  • Haman’ın canı Kıpti’ye çeker, Âdem’in midesi buğdayla suyu!
  • جان هامان جاذب قبطی شده ** جان موسی طالب سبطی شده
  • (eksik)
  • معده‌ی خر که کشد در اجتذاب ** معده‌ی آدم جذوب گندم آب
  • 1640.Karanlık yüzünden birisini tanıyamadın mı, kendisine kimi imam edinmiş, kime uymuş... Bak, ne olduğunu anlarsın! 1640
  • گر تو نشناسی کسی را از ظلام ** بنگر او را کوش سازیدست امام
  • Arifin Allah nurundan gıdası vardır. “Ben Rabi’me konuk olurum, O beni doyurur ve suvarır” denmiştir. “Açlık, Allah yemeğidir. Allah, doğruların bedenlerini onunla diriltir” hadisi de vardır ki açlıkta adama Allah yemeği gelir demektir.
  • بیان آنک عارف را غذاییست از نور حق کی ابیت عند ربی یطعمنی و یسقینی و قوله الجوع طعام الله یحیی به ابدان الصدیقین ای فی الجوع یصل طعام‌الله
  • Her yavru, anasının ardından gider... Bununla da cinsiyet anlaşılır.
  • زانک هر کره پی مادر رود ** تا بدان جنسیتش پیدا شود