English    Türkçe    فارسی   

4
1923-1932

  • Bir adamın can gözünü, can kulağını Allah kapattı mı o adam Eflatun olsa hayvanlaşır!
  • مهر حق بر چشم و بر گوش خرد ** گر فلاطونست حیوانش کند
  • Hâsılı Bayezit hakkındaki gayb hükmü nasıl zuhur ettiyse Allah hükmü levh üstünde (çaresiz) zuhur eder.
  • حکم حق بر لوح می‌آید پدید ** آنچنان که حکم غیب بایزید
  • Allah razı olsun Şeyh Ebulhasan’ın Ebuyezid’in kendisinden ve ahvalinden haber verdiğini duyması
  • شنیدن شیخ ابوالحسن رضی الله عنه خبر دادن ابویزید را و بود او و احوال او
  • Ebulhasan, Bayezid’in buyurduğu gibi zuhur etti... Ve bunu adamlarından duydu. 1925
  • هم‌چنان آمد که او فرموده بود ** بوالحسن از مردمان آن را شنود
  • Bayezid, Hasan benim dervişim ve ümmetim olur... Her sabah benim mezarımda benden ders alır demişti.
  • که حسن باشد مرید و امتم ** درس گیرد هر صباح از تربتم
  • Kendisi de dedi ki: ben de Şeyh’i rüyamda gördüm... Ruhundan bu sözü duydum.
  • گفت من هم نیز خوابش دیده‌ام ** وز روان شیخ این بشنیده‌ام
  • Her sabah, onun mezarına yüz tutar, ta kuşluk çağına kadar huzurunda dururdu.
  • هر صباحی رو نهادی سوی گور ** ایستادی تا ضحی اندر حضور
  • Ya bir şeyhin huzuruna gider gibi o mezarın başına gelir yahut da sözsüz müşkülleri hallolurdu.
  • یا مثال شیخ پیشش آمدی ** یا که بی‌گفتی شکالش حل شدی
  • 1930.Nihayet yine bir gün kutlulukla o mezarın başına geldi... Yeni kar yağmıştı, mezarlar karla örtülmüştü. 1930
  • تا یکی روزی بیامد با سعود ** گورها را برف نو پوشیده بود
  • Mezarın üstünde kat kat karların bayrak gibi yüceldiğini, kubbe kubbe yığıldığını görünce gamlandı.
  • توی بر تو برفها هم‌چون علم ** قبه قبه دیده و شد جانش به غم
  • O diri Şeyh’in mezarından ses geldi. Ben buradayım, bana gel diye seni çağırıp duruyorum.
  • بانگش آمد از حظیره‌ی شیخ حی ** ها انا ادعوک کی تسعی الی