English    Türkçe    فارسی   

4
1997-2006

  • Tıpkı yükten kaçan katır gibi... O da başını alır, dağları boylar!
  • هم‌چو استوری که بگریزد ز بار ** او سر خود گیرد اندر کوهسار
  • Sahibi, a sersem... Her tarafta eşek avlamak üzere sinmiş bir kurt var...
  • صاحبش در پی دوان کای خیره سر ** هر طرف گرگیست اندر قصد خر
  • Şimdi gözümden kayboldun mu her yandan kuvvetli bir kurt çıkagelir.
  • گر ز چشمم این زمان غایب شوی ** پیشت آید هر طرف گرگ قوی
  • Kemiklerini şeker gibi ezer, ufalar... Artık bir daha diriliği göremezsin bile! 2000
  • استخوانت را بخاید چون شکر ** که نبینی زندگانی را دگر
  • Hadi kurdu bir tarafa bırak... Od’suz kalırsın ya! Ateş, odun olmadı mı söner gider.
  • آن مگیر آخر بمانی از علف ** آتش از بی‌هیزمی گردد تلف
  • Kendine gel de sahipliğimden kaçma, yükün ağırlığından çekinme... Senin canın benim diye ardına düşer, koşar durur!
  • هین بمگریز از تصرف کردنم ** وز گرانی بار که جانت منم
  • Sen de bir katırsın... Çünkü nefsin üstün. A kendisine tapan, hüküm üstünündür.
  • تو ستوری هم که نفست غالبست ** حکم غالب را بود ای خودپرست
  • Fakat ululuk ıssı Allah, sana eşek demedi at dedi... Arap, arap atına “Taal” der.
  • خر نخواندت اسپ خواندت ذوالجلال ** اسپ تازی را عرب گوید تعال
  • Cefakâr nefis katırlarını bakmak, yola getirmek için Mustafa, Hakk’ın imrahorudur. 2005
  • میر آخر بود حق را مصطفی ** بهر استوران نفس پر جفا
  • Kerem ve ihsan çekişiyle “Kul tealev” dedi... “Gelin de sizi riyazetle terbiye edeyim dedi, azgın ve serkeş atları alıştırır, yola getiririm ben.
  • قل تعالوا گفت از جذب کرم ** تا ریاضتتان دهم من رایضم