English    Türkçe    فارسی   

4
2098-2107

  • Ashabı kehf, o şarabı içtiler de tam üç yüz dokuz yıl akıllarını kaybettiler, ne mezeye el sundular, ne bir yere kıpırdadılar!
  • آنک آن اصحاب کهف از نقل و نقل ** سیصد و نه سال گم کردند عقل
  • Mısır kadınları bu şaraptan bir kadehçik içtiler de ellerini şahrem şahrem kesip doğradılar!
  • زان زنان مصر جامی خورده‌اند ** دستها را شرحه شرحه کرده‌اند
  • Büyücüler de Musa’nın sarhoşluğuna düştüler... Darağacını sevgili sandılar! 2100
  • ساحران هم سکر موسی داشتند ** دار را دلدار می‌انگاشتند
  • Cafer-i Tayyar, o şaraptan sarhoş oldu da elini, ayağını feda etti!
  • جعفر طیار زان می بود مست ** زان گرو می‌کرد بی‌خود پا و دست
  • Allah sırrını kutlasın, Ebuyezid’in “Kendimi tenzih ederim. Şanım, zuhurum ne de uludur” demesi. Dervişlerin itirazı, Bayezid’in onlara sözle değil de hakikati göstererek cevap vermesi
  • قصه‌ی سبحانی ما اعظم شانی گفتن ابویزید قدس الله سره و اعتراض مریدان و جواب این مر ایشان را نه به طریق گفت زبان بلک از راه عیان
  • O muhteşem fakir Bayezid, dervişlerine “İşte Allah benim” dedi.
  • با مریدان آن فقیر محتشم ** بایزید آمد که نک یزدان منم
  • O fenlere sahip er, sarhoşça apaçık “Benden başka Allah yoktur... Bilin de bana tapın” buyurdu.
  • گفت مستانه عیان آن ذوفنون ** لا اله الا انا ها فاعبدون
  • O hal geçince sabahleyin “Sen böyle dedin... Bu doğru değil” diye kendisine söylediler.
  • چون گذشت آن حال گفتندش صباح ** تو چنین گفتی و این نبود صلاح
  • Dedi ki: “Bunu bir daha dalar da söylersem hemen o anda beni bıçaklayın! 2105
  • گفت این بار ار کنم من مشغله ** کاردها بر من زنید آن دم هله
  • Allah, tenden münezzehtir... Benimse tenim var. Böyle söylediğim zaman öldürülmem lazım!
  • حق منزه از تن و من با تنم ** چون چنین گویم بباید کشتنم
  • O hür er, bu tavsiyede bulununca her derviş bir bıçak hazırladı.
  • چون وصیت کرد آن آزادمرد ** هر مریدی کاردی آماده کرد