English    Türkçe    فارسی   

4
2120-2129

  • Şarapta bile bu zor, bu kuvvet olursa Allah nurunda olmaz mı hiç? 2120
  • باده‌ای را می‌بود این شر و شور ** نور حق را نیست آن فرهنگ و زور
  • Allah nuru, seni tamamı ile senden alır... Sen aşağılarsın, onun sözü üstün olur.
  • که ترا از تو به کل خالی کند ** تو شوی پست او سخن عالی کند
  • Kuran, gerçi Peygamber’in dudağından çıkar ama kim Allah söylemedi derse kâfirdir.
  • گر چه قرآن از لب پیغامبرست ** هر که گوید حق نگفت او کافرست
  • Kendinden geçiş hüması uçmaya başlayınca Bayezid yine o söze koyuldu.
  • چون همای بی‌خودی پرواز کرد ** آن سخن را بایزید آغاز کرد
  • Aklı şaşkınlık seli kaptı götürdü... O sözü evvelce söylediğinden daha zorlu söyledi.
  • عقل را سیل تحیر در ربود ** زان قوی‌تر گفت که اول گفته بود
  • “Hırkamda, varlığımda Allahtan başka bir şey yok... Yerde gökte nice bir arayıp durursun?” dedi. 2125
  • نیست اندر جبه‌ام الا خدا ** چند جویی بر زمین و بر سما
  • Dervişler deli divane oldular... Bıçaklarını tertemiz bedenine sapladılar.
  • آن مریدان جمله دیوانه شدند ** کاردها در جسم پاکش می‌زدند
  • Her biri Girdekûh mülhitleri gibi pervasızca pirlerine bıçak saplamaya koyuldular.
  • هر یکی چون ملحدان گرده کوه ** کارد می‌زد پیر خود را بی ستوه
  • Fakat şeyhe kılıç vuranın kılıcı, tersine dönüyor kendisini yaralıyordu.
  • هر که اندر شیخ تیغی می‌خلید ** بازگونه از تن خود می‌درید
  • O hünerli şeyhin vücudunda bir eser bile görünmüyordu. Fakat dervişler perişan oldular, kanlara battılar.
  • یک اثر نه بر تن آن ذوفنون ** وان مریدان خسته و غرقاب خون