English    Türkçe    فارسی   

4
2125-2134

  • “Hırkamda, varlığımda Allahtan başka bir şey yok... Yerde gökte nice bir arayıp durursun?” dedi. 2125
  • نیست اندر جبه‌ام الا خدا ** چند جویی بر زمین و بر سما
  • Dervişler deli divane oldular... Bıçaklarını tertemiz bedenine sapladılar.
  • آن مریدان جمله دیوانه شدند ** کاردها در جسم پاکش می‌زدند
  • Her biri Girdekûh mülhitleri gibi pervasızca pirlerine bıçak saplamaya koyuldular.
  • هر یکی چون ملحدان گرده کوه ** کارد می‌زد پیر خود را بی ستوه
  • Fakat şeyhe kılıç vuranın kılıcı, tersine dönüyor kendisini yaralıyordu.
  • هر که اندر شیخ تیغی می‌خلید ** بازگونه از تن خود می‌درید
  • O hünerli şeyhin vücudunda bir eser bile görünmüyordu. Fakat dervişler perişan oldular, kanlara battılar.
  • یک اثر نه بر تن آن ذوفنون ** وان مریدان خسته و غرقاب خون
  • Boynuna bıçak saplayanın kendi boynu kesildi, ağlaya inleye yıkılıp öldü. 2130
  • هر که او سویی گلویش زخم برد ** حلق خود ببریده دید و زار مرد
  • Göğsünü yaralayanın göğsü yarıldı, ebedi bir surette geberip gitti.
  • وآنک او را زخم اندر سینه زد ** سینه‌اش بشکافت و شد مرده‌ی ابد
  • O sahipkıranın mertebesini bilen ise onu yaralamaya hiç yeltenmedi, böyle şeye gönül vermedi.
  • وآنک آگه بود از آن صاحب‌قران ** دل ندادش که زند زخم گران
  • Yarı aklı onun elini bağladı; canını kurtardı... Yoksa oda kendisini perişan ederdi.
  • نیم‌دانش دست او را بسته کرد ** جان ببرد الا که خود را خسته کرد
  • Sabah oldu o dervişler eksilmişti... Evlerinden bir feryat-ı figan yüceldi.
  • روز گشت و آن مریدان کاسته ** نوحه‌ها از خانه‌شان برخاسته