English    Türkçe    فارسی   

4
2251-2260

  • Elindeyken vereceğim öğüt şu: Olmayacak söze kim söylerse söylesin inanma.
  • آنچ بر دستست اینست آن سخن ** که محالی را ز کس باور مکن
  • Bu ulu öğüdü elindeyken verip azat oldu, duvarın üstüne konup,
  • بر کفش چون گفت اول پند زفت ** گشت آزاد و بر آن دیوار رفت
  • Dedi ki: Geçmiş gitmiş şeye gam yeme... Fırsatını kaybettin mi üzülme artık!
  • گفت دیگر بر گذشته غم مخور ** چون ز تو بگذشت زان حسرت مبر
  • Sonra “Şu küçücük bedenimde on dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci var.
  • بعد از آن گفتش که در جسمم کتیم ** ده درمسنگست یک در یتیم
  • Seni de oğullarını da devlete eriştirdi... O inci senin hakkındı... 2255
  • دولت تو بخت فرزندان تو ** بود آن گوهر به حق جان تو
  • Fakat kısmetin değilmiş, kaçırdın... Öyle bir inci dünyada bulunmaz” dedi.
  • فوت کردی در که روزی‌ات نبود ** که نباشد مثل آن در در وجود
  • Adam gebe kadın doğururken nasıl feryat ederse öyle bağırmaya başladı.
  • آنچنان که وقت زادن حامله ** ناله دارد خواجه شد در غلغله
  • Kuş dedi ki: Sana geçmiş şeye gam etme diye nasihat etmedim mi,
  • مرغ گفتش نی نصیحت کردمت ** که مبادا بر گذشته‌ی دی غمت
  • Mademki geçip gitti, neden gam yersin? Ya öğüdümü anlamadın yahut da sağırsın sen.
  • چون گذشت و رفت غم چون می‌خوری ** یا نکردی فهم پندم یا کری
  • Sonra bir de sana sapıklığa düşme olmayacak söze sakın inanma demedim mi? Bu ikinci öğüdüm değil miydi? 2260
  • وان دوم پندت بگفتم کز ضلال ** هیچ تو باور مکن قول محال