English    Türkçe    فارسی   

4
2264-2273

  • Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır.
  • پند گفتن با جهول خوابناک ** تخت افکندن بود در شوره خاک
  • Aptallık ve bilgisizlik yırtığı yama kabul etmez... Ey öğütçü, ona hikmet tohumunu pek saçma. 2265
  • چاک حمق و جهل نپذیرد رفو ** تخم حکمت کم دهش ای پندگو
  • O yarı akıllı balığın kurtulmak için bir çare düşünmesi ve kendisini ölü göstermesi
  • چاره اندیشیدن آن ماهی نیم‌عاقل و خود را مرده کردن
  • Öbür balık, o belâ çağında aklının gölgesinden ayrı düştü de dedi ki:
  • گفت ماهی دگر وقت بلا ** چونک ماند از سایه‌ی عاقل جدا
  • O, denize vardı, gamdan azat oldu... Ben öyle bir iyi arkadaştan ayrıldım.
  • کو سوی دریا شد و از غم عتیق ** فوت شد از من چنان نیکو رفیق
  • Fakat artık onu düşünmeyeyim de kendi kendime bir çare bulayım... Şimdi kendimi ölü göstereyim ben...
  • لیک زان نندیشم و بر خود زنم ** خویشتن را این زمان مرده کنم
  • Suyun üstüne çıkıp karnımı yukarıya, sırtı mı aşağıya verip kendimi salı vereyim... Su, nereye götürürse gideyim.
  • پس برآرم اشکم خود بر زبر ** پشت زیر و می‌روم بر آب بر
  • Yüzen kişi gibi değil de âdeta bir saman çöpü gibi su üstünde sürükleneyim. 2270
  • می‌روم بر وی چنانک خس رود ** نی بسباحی چنانک کس رود
  • Kendimi ölüye benzetip suya bırakayım... Ölümden önce ölmek, azaptan kurtuluştur.
  • مرده گردم خویش بسپارم به آب ** مرگ پیش از مرگ امنست از عذاب
  • Ey yiğit ölümden önce ölmek emniyettir... Bize Mustafa böyle buyurdu.
  • مرگ پیش از مرگ امنست ای فتی ** این چنین فرمود ما را مصطفی
  • Dedi ki: Size ölüm, sınamalarla gelmeden hepiniz ölün.
  • گفت موتواکلکم من قبل ان ** یاتی الموت تموتوا بالفتن