English    Türkçe    فارسی   

4
2360-2369

  • Firavun dedi ki: Pek usta bir büyücüsün... Bu ülkeye bir ikiliktir saldın. 2360
  • گفت الحق سخت استا جادوی ** که در افکندی به مکر اینجا دوی
  • Gönlü bir olan halkı iki bölüğe ayırdın... Öyledir; büyücülük, dağa, taşa bile tesir eder... Onları bile yarar, yıkar.
  • خلق یک‌دل را تو کردی دو گروه ** جادوی رخنه کند در سنگ و کوه
  • Musa şöyle cevap verdi: Ben, Allah emirlerine gark olmuşum... Hiç Allah adı ile büyücülük görülmüş şey midir?
  • گفت هستم غرق پیغام خدا ** جادوی کی دید با نام خدا
  • Büyücülüğün temeli gaflettir, kâfirliktir... Hâlbuki Musa’nın canı, din meşalesidir.
  • غفلت و کفرست مایه‌ی جادوی ** مشعله‌ی دینست جان موسوی
  • A çirkin, ben büyücülere benzer miyim? Nefesine Mesih bile haset etmededir benim.
  • من به جادویان چه مانم ای وقیح ** کز دمم پر رشک می‌گردد مسیح
  • A cenabet, benim nerem büyücülere benzer? Kitaplar, canımda nurlanır, ışıklanır. 2365
  • من به جادویان چه مانم ای جنب ** که ز جانم نور می‌گیرد کتب
  • Fakat sen heva ve heves kanadı ile uçtuğun için benim hakkımda şüpheye düşüyorsun.
  • چون تو با پر هوا بر می‌پری ** لاجرم بر من گمان آن می‌بری
  • Kim hilebazlarla canavarların işini işlerse elbette kerem sahipleri hakkında şüphelenir.
  • هر کرا افعال دام و دد بود ** بر کریمانش گمان بد بود
  • Sen, bir âlemin cüzüsün... Ne olursan ol, mutlaka o âlemin külünü kendi sıfatlarında görürsün sen, azgın herif!
  • چون تو جزو عالمی هر چون بوی ** کل را بر وصف خود بینی سوی
  • Döndün de başın döndü mü gözüne ev de dönüyor görünür.
  • گر تو برگردی و بر گردد سرت ** خانه را گردنده بیند منظرت