English    Türkçe    فارسی   

4
2432-2441

  • Kederlenmek, devletine bir gussa gelmek, senin devletinden, padişahlığından uzaktır.
  • گفت دور از دولت و از شاهیت ** که درآید غصه در آگاهیت
  • Ya çeşitli gıdalardan yahut yemekten insan, hep böyle rüyalar görür dediler.
  • از غذای مختلف یا از طعام ** طبع شوریده همی‌بیند منام
  • Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve hoyratsın, kan içicisin... Yok, yoksul huylu değilsin!
  • زانک دید او که نصیحت‌جو نه‌ای ** تند و خون‌خواری و مسکین‌خو نه‌ای
  • Padişahlar, bir iş için kan dökerler ama merhametleri kızgınlıklarından üstündür. 2435
  • پادشاهان خون کنند از مصلحت ** لیک رحمتشان فزونست از عنت
  • Padişahın Allah huyuyla huylanması gerektir. Allah’ın rahmeti, gazabından artıktır.
  • شاه را باید که باشد خوی رب ** رحمت او سبق دارد بر غضب
  • Şeytan gibi gazabının üstün olması gerekmez, öyle olursa hile yüzünden lüzum yokken kan döker!
  • نه غضب غالب بود مانند دیو ** بی‌ضرورت خون کند از بهر ریو
  • Namussuzların hilmi gibi halim olması da doğru değildir... Çünkü karısı da orospu olur cariyesi de!
  • نه حلیمی مخنث‌وار نیز ** که شود زن روسپی زان و کنیز
  • Hâlbuki sen, gönlünü şeytan evi haline getirdin... Kinini, kendine kıble yaptın.
  • دیوخانه کرده بودی سینه را ** قبله‌ای سازیده بودی کینه را
  • Keskin boynuzların nice ciğerleri deldi... İşte şu asam, senin küstah boynuzunu kırdı! 2440
  • شاخ تیزت بس جگرها را که خست ** نک عصاام شاخ شوخت را شکست
  • Bu âlemdekilerin, o âlemdekilere saldırmaları, gayb âleminin sınırı olan nesillerine kadar hücum etmeleri, onların pusuda olmalarından gaflete düşmeleri. Zaten gazi de savaşa gitmezse kâfirler, Müslüman ülkesine ılgar eder, çapulda bulunurlar.
  • حمله بردن این جهانیان بر آن جهانیان و تاختن بردن تا سینور ذر و نسل کی سر حد غیب است و غفلت ایشان از کمین کی چون غازی به غزا نرود کافر تاختن آورد
  • Cisme mensup askerler, ruhanilerin kalelerine saldırırlar.
  • حمله بردند اسپه جسمانیان ** جانب قلعه و دز روحانیان