English    Türkçe    فارسی   

4
2575-2584

  • Bizce rengin, kokunun değeri yoktur. Fakat sen aşağılıksın, onun için aşağı âlemden konuşuyorum! 2575
  • رنگ و بو در پیش ما بس کاسدست ** لیک تو پستی سخن کردیم پست
  • Renkle, kokuyla, mevkile öğünmek, çocukları sevindirir, aldatır!
  • افتخار از رنگ و بو و از مکان ** هست شادی و فریب کودکان
  • Halka, kendi aklınız miktarınca değil, onların akılları miktarınca söz söyleyin ki Allah’a ve Peygamber'ine yalan demesinler hadisi
  • بیان این خبر کی کلموا الناس علی قدر عقولهم لا علی قدر عقولکم حتی لا یکذبوا الله و رسوله
  • İşim çocuğa düştü., gayri çocukların ağzını kullanmam lâzım!
  • چونک با کودک سر و کارم فتاد ** هم زبان کودکان باید گشاد
  • Mektebe git de sana kuş alayım yahut kuru "üzüm, ceviz ve fıstık getireyim diyeyim!
  • که برو کتاب تا مرغت خرم ** یا مویز و جوز و فستق آورم
  • Sen beden gençliğinden başka bir şey bilmiyorsun ya, al işte bu gençliği, a eşek, nah sana arpa
  • جز شباب تن نمی‌دانی به کیر ** این جوانی را بگیر ای خر شعیر
  • Yüzün hiç buruşmaz, pörsümez. Kutlu gençliğin hep bu halde kalır. 2580
  • هیچ آژنگی نیفتد بر رخت ** تازه ماند آن شباب فرخت
  • Ona ne ihtiyarlık buruşması gelir, ne de selvi ye benzeyen boyun iki kat olur!
  • نه نژند پیریت آید برو ** نه قد چون سرو تو گردد دوتو
  • Ne sendeki gençliğin kuvveti azalır, ne dişlerin, ağrır, sallanır!
  • نه شود زور جوانی از تو کم ** نه به دندانها خللها یا الم
  • Kadınların erkekten nefretine sebep olan gevşekliği, kadına yaklaşmamak derdini görmezsin!
  • نه کمی در شهوت و طمث و بعال ** که زنان را آید از ضعفت ملال
  • Gençlik çağının parlaklığı seni öyle bir açar, neşelendirir ki Ukâşe'nin müjdesi de Peygamber'i öyle-açmış, öyle neşelendirmişti işte!
  • آنچنان بگشایدت فر شباب ** که گشود آن مژده‌ی عکاشه باب
  • Saferin çıktığını kim müjdelerse ona cennet müjdesi vereceğim buyurması
  • قوله علیه السلام من بشرنی بخروج صفر بشرته بالجنة