English    Türkçe    فارسی   

4
2590-2599

  • Kim safer gitti, Rebiyyülevvel geldi diye beni muştularsa ben de onu cennetle muştular, ona şefaatçi olurum dedi." 2590
  • که صفر بگذشت و شد ماه ربیع ** مژده‌ور باشم مر او را و شفیع
  • Ukâşe gelip müjde dedi., safer çıktı gitti. Peygamber de "Ey ulu aslan, cennet senindir" buyurdu
  • گفت عکاشه صفر بگذشت و رفت ** گفت که جنت ترا ای شیر زفت
  • Başka birisi de gelip safer çıktı dedi., bet dedi ki: O müjdeyi Ukâşe aldı!
  • دیگری آمد که بگذشت آن صفر ** گفت عکاشه ببرد از مژده بر
  • Erler, görüyorsun ya, âlemden göçmeden neşeleniyorlar, şu çocuklarsa âlemde kalmalarına seviniyorlar!
  • پس رجال از نقل عالم شادمان ** وز بقااش شادمان این کودکان
  • İyi suyun tadını tatmayan kör kuşa, acı su, kevser görünür.
  • چونک آب خوش ندید آن مرغ کور ** پیش او کوثر نیامد آب شور
  • Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi. 2595
  • هم‌چنین موسی کرامت می‌شمرد ** که نگردد صاف اقبال تو درد
  • Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
  • گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
  • Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
  • مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیه‌السلام
  • Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
  • باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دل‌سیه
  • Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
  • بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
  • Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
  • وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت