English    Türkçe    فارسی   

4
2618-2627

  • Zahirî, denizde yok olur ama zatı yok olmaz, ebedîleşir, iyileşir!
  • ظاهرش گم گشت در دریا و لیک ** ذات او معصوم و پا بر جا و نیک
  • Kendine gel ey katra da pişman olmaksızın varlığım ver, ver de bir katra ya karşılık uçsuz bucaksız denizi bul!
  • هین بده ای قطره خود را بی‌ندم ** تا بیابی در بهای قطره یم
  • Kendine gel ey katra da bu şerefi bul, denizin avucuna düş, o avuçta telef olmaktan emin ol! 2620
  • هین بده ای قطره خود را این شرف ** در کف دریا شو آمن از تلف
  • Böyle bir devlet, kimin eline düşmüştür: Bir deniz, bir katrayı dilemekte, istemekte!
  • خود کرا آید چنین دولت به دست ** قطره‌ای را بحری تقاضاگر شدست
  • Allah hakkı için Allah hakkı için çabuk sat ve satın al... Bir katrayı ver, incilerle dolu denizi elde et!
  • الله الله زود بفروش و بخر ** قطره‌ای ده بحر پر گوهر ببر
  • Allah hakkı için, Allah hakkı için hiç geciktirme. Bu söz, lütuf denizinden gelmede!
  • الله الله هیچ تاخیری مکن ** که ز بحر لطف آمد این سخن
  • Lütuf bile bu lütfun içinde kaybolur, aşağılık bir adam, yedinci kat göğe çıkıyor
  • لطف اندر لطف این گم می‌شود ** که اسفلی بر چرخ هفتم می‌شود
  • 2625.Kendine gel, hiçbir kimse bunu aramakla bulamaz, nasılsa bir acayip oyuna rastladın! 2625
  • هین که یک بازی فتادت بوالعجب ** هیچ طالب این نیابد در طلب
  • Firavun, bunu bir de Haman'a söyleyeyim; padişaha vezirin reyini almak lâzımdır dedi.
  • گفت با هامان بگویم ای ستیر ** شاه را لازم بود رای وزیر
  • Asiye dedi ki: Bu sırrı Haman'a söyleme. Kör kocakarı, doğanın kıymetini ne bilir?
  • گفت با هامان مگو این راز را ** کور کمپیری چه داند باز را
  • Padişahın doğanıyla kocakarı
  • قصه‌ی باز پادشاه و کمپیر زن