English    Türkçe    فارسی   

4
2629-2638

  • Hâlbuki asıl iş gördüğü, avlandığı uzvu, tırnaklandır. Kör kocakarıcağız körcesine o tırnakları kesiverir!
  • ناخنی که اصل کارست و شکار ** کور کمپیری ببرد کوروار
  • Anan neredeymiş ki der, a ulu yavrum, tırnakların böyle uzamış senin? 2630
  • که کجا بودست مادر که ترا ** ناخنان زین سان درازست ای کیا
  • Kötü kocakarı, doğanın tırnağını, gagasını kanatlarını keser... Sevgi çağında işte bunları, yapar!
  • ناخن و منقار و پرش را برید ** وقت مهر این می‌کند زال پلید
  • Doğanın önüne tutmaç kor da o, az yedi mi kızar, sevgiyi yırtar, atar!
  • چونک تتماجش دهد او کم خورد ** خشم گیرد مهرها را بر درد
  • Senin için böyle bir tutmaç pişirdim de sen ululuk gösteriyor, haddini bilmiyorsun ha!
  • که چنین تتماج پختم بهر تو ** تو تکبر می‌نمایی و عتو
  • Sen o eziyetlere, belâlara lâyıksın, devletin, ikbalin kadrini nerden bileceksin sen? der.
  • تو سزایی در همان رنج و بلا ** نعمت و اقبال کی سازد ترا
  • Tutmaç yemiyorsan bari al, bunu iç diye doğana tutmaç suyu verir. 2635
  • آن تتماجش دهد کین را بگیر ** گر نمی‌خواهی که نوشی زان فطیر
  • Hâlbuki doğan, tutmaç suyundan hoşlanmaz, içmez, kocakarı büsbütün kızar.
  • آب تتماجش نگیرد طبع باز ** زال بترنجد شود خشمش دراز
  • Kızgınlıkla o sıcak çorbayı doğanın başından aşağı döker, hayvanın başını yakar, kel eder!
  • از غضب شربای سوزان بر سرش ** زن فرو ریزد شود کل مغفرش
  • Canı yanar, o teessürle gönüller parlatan padişahın lütfunu anarak ağlamaya başlar;
  • اشک از آن چشمش فرو ریزد ز سوز ** یاد آرد لطف شاه دل‌فروز