English    Türkçe    فارسی   

4
2773-2782

  • Firavun'un harmanını o, yele verdi. Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!
  • خرمن فرعون را داد او به باد ** هیچ شه را این چنین صاحب مباد
  • Musa aleyhisselâm'ın Haman'ın sözlerinin tesiriyle Firavun'un imana gelmesinden ümidini kesmesi
  • نومید شدن موسی علیه‌السلام از ایمام فرعون به تاثیر کردن سخن هامان در دل فرعون
  • Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
  • گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
  • Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen! 2775
  • آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین
  • Çalma, çırpma padişahlık, cansız, gönülsüz ve gözsüzdür.
  • آن خداوندی که دزدیده بود ** بی دل و بی جان و بی دیده بود
  • Sana padişahlığı halk verdiyse borç alır gibi yine senden alır!
  • آن خداوندی که دادندت عوام ** باز بستانند از تو هم‌چو وام
  • İğreti padişahlığı Allah' ya ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakikî bir padişahlık versin!
  • ده خداوندی عاریت به حق ** تا خداوندیت بخشد متفق
  • Arap beylerinin, ülkeyi ve devlet! Aramızda bölüşelim de kavga, gürültü kalmasın diye Mustafa aleyhisselâm'a müracaatları, Mustafa aleyhisselâm'ın "Ben, bu beyliği yapmaya memurum" diye cevap vermesi, iki tarafın da birbirleriyle bahse girişmeleri
  • منازعت امیران عرب با مصطفی علیه‌السلام کی ملک را مقاسمت کن با ما تا نزاعی نباشد و جواب فرمودن مصطفی علیه‌السلام کی من مامورم درین امارت و بحث ایشان از طرفین
  • Arap beyleri toplanıp Peygamber' in yanına gelerek çekişmeye başladılar.
  • آن امیران عرب گرد آمدند ** نزد پیغامبر منازع می‌شدند
  • Dediler ki: Sen bir beysin... Bizim de her birimiz birer beyiz! Şu beyliği bölüşelim, ülkenin sana düşen kısmını al! 2780
  • که تو میری هر یک از ما هم امیر ** بخش کن این ملک و بخش خود بگیر
  • Her birimiz, kendisine düşen bölüğe razı olsun; sen de artık bizim hissemizden el yıka!
  • هر یکی در بخش خود انصاف‌جو ** تو ز بخش ما دو دست خود بشو
  • Peygamber dedi ki: Bana beyliği Allah verdi... O, bana başbuğluk ve mutlak bir beylik ihsan etti.
  • گفت میری مر مرا حق داده است ** سروری و امر مطلق داده است