English    Türkçe    فارسی   

4
2817-2826

  • Buna bak da Tanrının yoldaki aklı başında kişiyle sarhoşu ayırt ettiğini anla.
  • تا بدانی پیش حق تمییز هست ** در میان هوشیار راه و مست
  • Nil bu ayırt edişi Tanrıdan öğrendi de buna ihsanlarda bulundu, öbürünü sıkıca bağladı.
  • نیل تمییز از خدا آموختست ** که گشاد آن را و این را سخت بست
  • Tanrı lûtfu, Nil’e akıl verdi... kahrı ise Kabil’i sersemleştirdi.
  • لطف او عاقل کند مر نیل را ** قهر او ابله کند قابیل را
  • Keremiyle cansız şeylerde akıl yarattı... kahrı ile akıllının aklını aldı. 2820
  • در جمادات از کرم عقل آفرید ** عقل از عاقل به قهر خود برید
  • Lûtfuyla cansız şeyde akıl peydahlandı... kahrı ile bilgi akıllardan kaçtı!
  • در جماد از لطف عقلی شد پدید ** وز نکال از عاقلان دانش رمید
  • Emriyle oraya yağmur gibi akıl yağdı... bunun aklıysa Tanrı hışmını görüp kaçtı gitti!
  • عقل چون باران به امر آنجا بریخت ** عقل این سو خشم حق دید و گریخت
  • Bulut, güneş, ay ve yücelerdeki yıldızlar... hepsi de bir nizamla gelirler, giderler.
  • ابر و خورشید و مه و نجم بلند ** جمله بر ترتیب آیند و روند
  • Her biri, ancak vaktinde gelir... vaktini ne geciktirir, ne de erken gelip çatar.
  • هر یکی ناید مگر در وقت خویش ** که نه پس ماند ز هنگام و نه پیش
  • Bunu nasıl oldu da peygamberlerden anlamadın sen?Onlar, taşa sopaya bilgi ihsan ettiler. 2825
  • چون نکردی فهم این را ز انبیا ** دانش آوردند در سنگ و عصا
  • Bunları gör de diğer cansız şeyleri de şüphesiz bir halde sopaya, taşa kıyas et!
  • تا جمادات دگر را بی لباس ** چون عصا و سنگ داری از قیاس