English    Türkçe    فارسی   

4
2823-2832

  • Bulut, güneş, ay ve yücelerdeki yıldızlar... hepsi de bir nizamla gelirler, giderler.
  • ابر و خورشید و مه و نجم بلند ** جمله بر ترتیب آیند و روند
  • Her biri, ancak vaktinde gelir... vaktini ne geciktirir, ne de erken gelip çatar.
  • هر یکی ناید مگر در وقت خویش ** که نه پس ماند ز هنگام و نه پیش
  • Bunu nasıl oldu da peygamberlerden anlamadın sen?Onlar, taşa sopaya bilgi ihsan ettiler. 2825
  • چون نکردی فهم این را ز انبیا ** دانش آوردند در سنگ و عصا
  • Bunları gör de diğer cansız şeyleri de şüphesiz bir halde sopaya, taşa kıyas et!
  • تا جمادات دگر را بی لباس ** چون عصا و سنگ داری از قیاس
  • Taşla sopanın itaati meydana çıkar, görünürde öbür cansız şeylerin halinde de haber verir...
  • طاعت سنگ و عصا ظاهر شود ** وز جمادات دگر مخبر شود
  • Onlar da “Biz, Tanrı’yı biliriz, ona itaat ederiz... hepimiz de tesadüfen halk edilmiş abes şeyler değiliz” derler.
  • که ز یزدان آگهیم و طایعیم ** ما همه نی اتفاقی ضایعیم
  • Nil suyuna bak da anla... boğarken iki ümmetin arasını ayırt etti ya!
  • هم‌چو آب نیل دانی وقت غرق ** کو میان هر دو امت کرد فرق
  • Yer, nasıl Karun’u kahredip sömürdü; onu nasıl bildiyse Nil’i de öyle bilgi sahibi bil. 2830
  • چون زمین دانیش دانا وقت خسف ** در حق قارون که قهرش کرد و نسف
  • Ay da öyle... emri duyunca derhal gökyüzünde yarıldı, ikiye bölündü ya.
  • چون قمر که امر بشنید و شتافت ** پس دو نیمه گشت بر چرخ و شکافت
  • Nerede bir ağaç ve taş varsa Mustafa’yı görünce apaçık selâm verdi ya! İşte cansızların hepsini de böyle bil, böyle tanı!
  • چون درخت و سنگ کاندر هر مقام ** مصطفی را کرده ظاهرالسلام
  • Tanrı varlığını inkâr eden ve âleme evvel, yok diyen Dehri’ye cevap
  • جواب دهری کی منکر الوهیت است و عالم را قدیم می‌گوید