English    Türkçe    فارسی   

4
286-295

  • Biz, oyunla, abes ve saçma şeylerle semirmişiz... Öğüte hiç alışmamışız!
  • ما بلغو و لهو فربه گشته‌ایم ** در نصیحت خویش را نسرشته‌ایم
  • Bizim gıdamız yalandır, asılsız lâftır, saçma sapan sözlerdir... Sizin bildirdiğiniz şeyler, midemizi bozuyor.
  • هست قوت ما دروغ و لاف و لاغ ** شورش معده‌ست ما را زین بلاغ
  • Siz bu sözlerle hastalığımızı yüzlerce defa artırıyor... Akla ilâç olarak afyon veriyorsunuz” demişlerdir.
  • رنج را صدتو و افزون می‌کنید ** عقل را دارو به افیون می‌کنید
  • Tabağın kardeşinin, tabağı gizlice fışkı kokusuyla tedavisi
  • معالجه کردن برادر دباغ دباغ را به خفیه به بوی سرگین
  • Delikanlı, kardeşine yapacağı ilâcı kimse görmesin diye halkı uzaklaştırdı.
  • خلق را می‌راند از وی آن جوان ** تا علاجش را نبینند آن کسان
  • 290.Gizli bir şeyler söyler gibi ağzını kulağına götürdü, sonra da o şeyi burnuna koydu. 290
  • سر به گوشش برد هم‌چون رازگو ** پس نهاد آن چیز بر بینی او
  • Köpek pisliğini avucuna sürtmüştü... Pis beynin ilâcını bu pislikle görmüştü.
  • کو به کف سرگین سگ ساییده بود ** داروی مغز پلید آن دیده بود
  • Avucunu koklatır koklatmaz adam, deprenmeye başladı. Halk, bu pek mühim bir afsun dediler...
  • ساعتی شد مرد جنبیدن گرفت ** خلق گفتند این فسونی بد شگفت
  • Afsunu okuyup kulağına üfürdü... Adam adeta ölmüştü, afsun imdadına yetişti!
  • کین بخواند افسون به گوش او دمید ** مرده بود افسون به فریادش رسید
  • Kötü kişilerin hareketi o yandandır... Zina, bakışla, göz ve kaş işaretiyle harekete gelir.
  • جنبش اهل فساد آن سو بود ** که زنا و غمزه و ابرو بود
  • Kime öğüt miski fayda vermezse muhakkak o, kötü kokulara alışmıştır. 295
  • هر کرا مشک نصیحت سود نیست ** لا جرم با بوی بد خو کردنیست