English    Türkçe    فارسی   

4
2934-2943

  • Kılıcını kınından çekti, yaptığı hareketin cezasını verecek, nedimin başını kesecekti.
  • کرد شه شمشیر بیرون از غلاف ** تا زند بر وی جزای آن خلاف
  • Kimsede bir şey söyleme, yahut birisinin şefaat edip bağışlanmasını dilemeye kudret yoktu. 2935
  • هیچ کس را زهره نه تا دم زند ** یا شفیعی بر شفاعت بر تند
  • Yalnız padişah yakınlarından İmadülmülk adlı birisi, Mustafa’casına şefaate kalkıştı;
  • جز عمادالملک نامی در خواص ** در شفاعت مصطفی‌وارانه خاص
  • Yerinden sıçrayıp hemen secdeye kapandı... padişah da derhal kılıcını elinden bıraktı..
  • بر جهید و زود در سجده فتاد ** در زمان شه تیغ قهر از کف نهاد
  • Dedi ki: “İfrit bile olsa bağışladım... Şeytan bile olsa suçunu örttüm.
  • گفت اگر دیوست من بخشیدمش ** ور بلیسی کرد من پوشیدمش
  • Ayağını ortaya attın mı atmadın mı? Yüzlerce ziyanda bulunmuş olsa razıyım.
  • چونک آمد پای تو اندر میان ** راضیم گر کرد مجرم صد زیان
  • Yüz binlerce kızgınlıktan geçebilirim... senin benim yanımda o derece bir değerin vardır. 2940
  • صد هزاران خشم را توانم شکست ** که ترا آن فضل و آن مقدار هست
  • Senin yalvarmana aldırış etmezlikten gelemem... senin yalvarman benim yalvarmam demektir.
  • لابه‌ات را هیچ نتوانم شکست ** زآنک لابه‌ی تو یقین لابه‌ی منست
  • Yerle gök birbirine karışsaydı bu adamı yine affetmezdim.
  • گر زمین و آسمان بر هم زدی ** ز انتقام این مرد بیرون نامدی
  • Vücudunun her zerresi, ayrı, ayrı yalvarsaydı yine başını kılıçtan kurtaramazdı.
  • ور شدی ذره به ذره لابه‌گر ** او نبردی این زمان از تیغ سر