English    Türkçe    فارسی   

4
3220-3229

  • Bu sürçme, gözünün iyi görmeyişindendir... kör gibi inişi yokuşu göremiyorsun. 3220
  • از قصور چشم باشد آن عثار ** که نبیند شیب و بالا کور وار
  • Yusuf’un gömleğinin kokusunu kendine senet yap... çünkü onun kokusu gözleri aydın eder!
  • بوی پیراهان یوسف کن سند ** زانک بویش چشم روشن می‌کند
  • O gizli suretle o alındaki nur, peygamberlerin gözlerini uzakları görür bir hale getirmiştir.
  • صورت پنهان و آن نور جبین ** کرده چشم انبیا را دوربین
  • O yüzün nuru, insanı ateşten kurtarır... kendine gel de iğreti nura kâni olma.
  • نور آن رخسار برهاند ز نار ** هین مشو قانع به نور مستعار
  • Bu nur, insana ancak içinde bulunduğu zamanı gösterir; bedeni aklı ve ruhu uyuz eder.
  • چشم را این نور حالی‌بین کند ** جسم و عقل و روح را گرگین کند
  • Görünüşü nurdur ama hakikatte ateştir. Eğer ışık istiyorsan iki elini de bu nurdan çek! 3225
  • صورتش نورست و در تحقیق نار ** گر ضیا خواهی دو دست از وی بدار
  • Ancak içinde bulunduğu zamanı ve hali gören göz ve can, nereye giderse gitsin an be an yüzüstü düşer.
  • دم به دم در رو فتد هر جا رود ** دیده و جانی که حالی‌بین بود
  • Bu çeşit insanlar içinde uzağı gören olsa bile hünersizdir... görür ama uykuda uzağı nasıl görürse öyle görür.
  • دور بیند دوربین بی‌هنر ** هم‌چنانک دور دیدن خواب در
  • Dere kıyısında dudakların kupkuru... yatar uyursun; su aramak içinde seraba doğru koşup gidersin!
  • خفته باشی بر لب جو خشک‌لب ** می‌دوی سوی سراب اندر طلب
  • Uzaklarda serabı görür ona koşar... görüşüne âşık olur,
  • دور می‌بینی سراب و می‌دوی ** عاشق آن بینش خود می‌شوی