English    Türkçe    فارسی   

4
3266-3275

  • Bu suların sesleri kulağıma geldikçe aklımı gönlümü sarhoş etmede!
  • بانگ آبش می‌رسد در گوش من ** مست می‌گردد ضمیر و هوش من
  • Dallar tövbekar dervişler gibi oynuyor... yapraklar, çalgıcılar ve şarkı okuyanlar gibi el çırpıyor.
  • شاخه‌ها رقصان شده چون تایبان ** برگها کف‌زن مثال مطربان
  • Ayna, keçeden yapılma kılıf içindeki şimşek gibi parlayıp durmada... artık ayna görünürse nasıl olur?
  • برق آیینه‌ست لامع از نمد ** گر نماید آینه تا چون بود
  • Ben, bunun binde birini bile söyleyemiyorum; çünkü her kulak, şüphelerle dolu!
  • از هزاران می‌نگویم من یکی ** ز آنک آکندست هر گوش از شکی
  • Vehme göre bu söz müjdedir... fakat akıl der ki: Müjde ne demek bu benim halimdir zaten. 3270
  • پیش وهم این گفت مژده دادنست ** عقل گوید مژده چه نقد منست
  • Uzeyr aleyhisselâm’ın oğullarının,kendisinden babalarının ahvalini sormaları,Uzeyr’in evet gördüm demesi..bazılarının onu tanıyıp kendisinden geçmesi,tanımıyanların da “Bu ,bize müjde verdi,ş kendinden geçme de ne oluyor ?”demeleri
  • قصه‌ی فرزندان عزیر علیه‌السلام کی از پدر احوال پدر می‌پرسیدند می‌گفت آری دیدمش می‌آید بعضی شناختندش بیهوش شدند بعضی نشناختند می‌گفتند خود مژده‌ای داد این بیهوش شدن چیست
  • Hani Üzeyr’in çocukları gibi... yolda babalarının ahvalini soruşturmaktaydılar.
  • هم‌چو پوران عزیز اندر گذر ** آمده پرسان ز احوال پدر
  • Onlar ihtiyarlamışlardı, babaları ise gençti... derken babaları ansızın önlerine çıkıverdi.
  • گشته ایشان پیر و باباشان جوان ** پس پدرشان پیش آمد ناگهان
  • Ona “Ey yolcu bizim azizimizden bir haberin var mı acaba?
  • پس بپرسیدند ازو کای ره‌گذر ** از عزیر ما عجب داری خبر
  • Birisi bize onun bugün geleceğini, bizi ümitsizliğe düşürdükten sonra bugün erişeceğini söyledi” dediler.
  • که کسی‌مان گفت که امروز آن سند ** بعد نومیدی ز بیرون می‌رسد
  • Üzeyr dedi ki: Evet benden sonra gelecek... çocuklardan biri bu müjdeyi işitince sevindi. 3275
  • گفت آری بعد من خواهد رسید ** آن یکی خوش شد چو این مژده شنید