English    Türkçe    فارسی   

4
3362-3371

  • Gözün bağlı da bu gemi, onun için sana aşağı, düşünce dağın da pek yüksek görünmede!
  • می‌نماید پست این کشتی ز بند ** می‌نماید کوه فکرت بس بلند
  • Aman ha aman bu alçacık gemiye hor bakma... Tanrının buna gelip duran ihsanına bak.
  • پست منگر هان و هان این پست را ** بنگر آن فضل حق پیوست را
  • Düşünce dağının yüceliğine de pek bakma... çünkü onu bir dalga altüst ediverir!
  • در علو کوه فکرت کم نگر ** که یکی موجش کند زیر و زبر
  • Eğer Kenan’san, sana bunun gibi iki yüz nasihat versem yine bana inanmazsın! 3365
  • گر تو کنعانی نداری باورم ** گر دو صد چندین نصیحت پرورم
  • Bu sözü Kenan’ın kulağı nereden kabul edecek? Onu Tanrı mühürlemiş gitmiş.
  • گوش کنعان کی پذیرد این کلام ** که برو مهر خدایست و ختام
  • Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?
  • کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
  • Fakat Kenan değilsin ümidi ile yine sana bir hoş söz söyleyeyim:
  • لیک می‌گویم حدیث خوش‌پیی ** بر امید آنک تو کنعان نه‌ای
  • Nihayet bunu ikrar edeceksin, bari kendine gel de ilk güne bak, son günü gör!
  • آخر این اقرار خواهی کرد هین ** هم ز اول روز آخر را ببین
  • Son günü görebilirsin sen... yalnız sonu gören gözünü yıpratma, kör etme. 3370
  • می‌توانی دید آخر را مکن ** چشم آخربینت را کور کهن
  • Kim kutlucasına işin sonunu görürse hiçbir an yolda sürçmez.
  • هر که آخربین بود مسعودوار ** نبودش هر دم ز ره رفتن عثار