English    Türkçe    فارسی   

4
3501-3510

  • Evvel de sensin, âhır da sen... bizse arada söze bile gelmeyecek hiçin hiçi!   
  • اول و آخر توی ما در میان ** هیچ هیچی که نیاید در بیان
  • Böyle söylenip dururken nihayet leğeni damdan düştü... gönlü kendinden geçti.
  • این چنین می‌گفت تا افتاد طشت ** از سر بام و دلش بیهوش گشت
  • Dua ederken tekrar kendisine geldi... "İnsan, ancak çalıştığını elde eder!"
  • باز آمد او به هوش اندر دعا ** لیس للانسان الا ما سعی
  • O dua ile meşgulken Kıpti'nin yüreği coştu. Ansızın bir nara attı, bir kükredi.
  • در دعا بود او که ناگه نعره‌ای ** از دل قبطی بجست و غره‌ای
  • Dedi ki: "Durma, hemen bana iman ederken ne diyeceğini öğret de derhal eski zünnarımı keseyim! 3505
  • که هلا بشتاب و ایمان عرضه کن ** تا ببرم زود زنار کهن
  • Canıma bir ateştir saldılar... bir şeytana , candan bir iltifattır ettiler.
  • آتشی در جان من انداختند ** مر بلیسی را به جان بنواختند
  • Senin dostunum seni görmeden duramam... Allahya hamt olsun bu dostluk, nihayet elimi tuttu.
  • دوستی تو و از تو ناشکفت ** حمدلله عاقبت دستم گرفت
  • Sohbetlerin bir kimya idi herhalde... gönül evinden ayağın eksik olmasın!
  • کیمیایی بود صحبتهای تو ** کم مباد از خانه‌ی دل پای تو
  • Sen cennet fidanından bir daldın... ona yapıştım da beni cennete dek götürdü.
  • تو یکی شاخی بدی از نخل خلد ** چون گرفتم او مرا تا خلد برد
  • Bedenimi kapıp götüren bir seldi... bu sel, beni de lûtuf ve ihsan denizinin kıyısına dek iletti. 3510
  • سیل بود آنک تنم را در ربود ** برد سیلم تا لب دریای جود