English    Türkçe    فارسی   

4
3568-3577

  • Dedi ki: "Yarabbi, yukarıda olsun, aşağıda olsun, her cüzü bana olduğu gibi göster!"
  • گفت بنما جزو جزو از فوق و پست ** آنچنان که پیش تو آن جزو هست
  • Aşağıya indikten sonra yine o ağaca çık... çünkü artık o ağaç, "OL" emriyle değişmiş yeşermiştir.
  • بعد از آن بر رو بر آن امرودبن ** که مبدل گشت و سبز از امر کن
  • Musa'nın ağacına dönmüştür bu ağaç! Pılını pırtını Musa'nın bulunduğu yere çekersen görürüsün ki, 3570
  • چون درخت موسوی شد این درخت ** چون سوی موسی کشانیدی تو رخت
  • Bu ağacı ateş yeşertir, neşeli bir hale kor... dalı, "Şüphe yok ben Allahyım der durur!"
  • آتش او را سبز و خرم می‌کند ** شاخ او انی انا الله می‌زند
  • Gölgesinde bütün hacetler reva olur... işte ilâhî kimya böyledir.
  • زیر ظلش جمله حاجاتت روا ** این چنین باشد الهی کیمیا
  • Artık o benlik, o varlık helâl olur sana... çünkü onda ululuk ıssı Allahnın sıfatlarını görürüsün!
  • آن منی و هستیت باشد حلال ** که درو بینی صفات ذوالجلال
  • Eğri ağaç doğrulur, Allah'ı gösterir... "Kökü yerdedir dalları budakları gökte!"
  • شد درخت کژ مقوم حق‌نما ** اصله ثابت و فرعه فی‌السما
  • باقی قصه‌ی موسی علیه‌السلام
  • O ağaca, yani Hz. Musa’ya: “Eğriliği bırak, doğru ol!” diye, mühim bir vahiy gelmiştir. (T.M.) 3575
  • که آمدش پیغام از وحی مهم ** که کژی بگذار اکنون فاستقم
  • Bu beden ağacı, Musa’nın asası gibidir. Musa’ya, “Onu elinden at” diye, emir gelmiştir. (T.M.)
  • این درخت تن عصای موسیست ** که امرش آمد که بیندازش ز دست
  • تا ببینی خیر او و شر او ** بعد از آن بر گیر او را ز امر هو