English    Türkçe    فارسی   

4
3640-3649

  • Ancak, nebatata karşı, hususiyle baharda çiçeklerin açıldığı devrede bir meyli vardır. (T.M.) 3640
  • جز همین میلی که دارد سوی آن ** خاصه در وقت بهار و ضیمران
  • Çocukların, analarına olan meyli gibi… Ama o, bu meylin ve ana sütüne olan bu iştiyakın sırrını bilmez. (T.M.)
  • هم‌چو میل کودکان با مادران ** سر میل خود نداند در لبان
  • Her yeni dervişin, yüce bahtlı şeyhine fart-ı muhabbeti de, bu meyil kabilindendir. (T.M.)
  • هم‌چو میل مفرط هر نو مرید ** سوی آن پیر جوانبخت مجید
  • Bu dervişin akl-ı cüzisi, akl-ı küll mesabesinde bulunan o şeyh-i kâmil ve mükemmildendir. Bu gölgenin oynaması da, o gül dalının hareketindendir. (T.M.)
  • جزو عقل این از آن عقل کلست ** جنبش این سایه زان شاخ گلست
  • Nihayet gölgesi onda yok olur da, derviş, şeyhine olan muhabbetin sırrını anlar. (T.M.)
  • سایه‌اش فانی شود آخر درو ** پس بداند سر میل و جست و جو
  • Ey iyi talihli kimse! Ağaç sallanmasa, dalının gölgesi nasıl kımıldar? (T.M.) 3645
  • سایه‌ی شاخ دگر ای نیکبخت ** کی بجنبد گر نجنبد این درخت
  • Cenab-ı Hakk emredince, hayvanî âlemden insanlığa geçildi. (T.M.)
  • باز از حیوان سوی انسانیش ** می‌کشید آن خالقی که دانیش
  • Böylece insan, iklimden iklime, yani mertebeden mertebeye geçerek akil, âlim ve kâmil olur. (T.M.)
  • هم‌چنین اقلیم تا اقلیم رفت ** تا شد اکنون عاقل و دانا و زفت
  • Evvelki akılları, yani bulunduğu mertebelerdeki şuuru hatırında değildir. Nitekim en son aklı da değişecektir. (T.M.)
  • عقلهای اولینش یاد نیست ** هم ازین عقلش تحول کردنیست
  • تا رهد زین عقل پر حرص و طلب ** صد هزاران عقل بیند بوالعجب