English    Türkçe    فارسی   

4
3798-3807

  • Cebrail'e baktı da Hazreti Ahmet'in ancak köpüğü yaralandı... denizi köpük sevgisiyle coştu, köpürdü.
  • کف احمد زان نظر مخدوش گشت ** بحر او از مهر کف پرجوش گشت
  • Ay, baştan başa eldir, avuçtur, vericidir, nurlar saçar. Ayın eli, avucu yoksa ne zararı var ki? Varsın olmasın!
  • مه همه کفست معطی نورپاش ** ماه را گر کف نباشد گو مباش
  • Hazreti Ahmet eğer o ulu ve yüce kanadını açarsa Cebrail, ebedi olarak kendisinden geçip gider. 3800
  • احمد ار بگشاید آن پر جلیل ** تا ابد بیهوش ماند جبرئیل
  • Ahmet, sidreden ve Cebrail'in gözetme yerinden, makamından sınırından geçince,
  • چون گذشت احمد ز سدره و مرصدش ** وز مقام جبرئیل و از حدش
  • Cebrail'e "Hadi ardımca uç" dedi. Cebrail dedi ki: "Yürü, yürü ben senin eşin, eşitin değilim!"
  • گفت او را هین بپر اندر پیم ** گفت رو رو من حریف تو نیم
  • Hazreti Ahmet tekrar "Ey perdeleri yakan, gel... ben daha kendi yüce makamıma gitmedim ki" dedi.
  • باز گفت او را بیا ای پرده‌سوز ** من باوج خود نرفتستم هنوز
  • Cebrail dedi ki: "A benim güzel nurlu arkadaşım, bir kanat çırpıp buradan ileriye geçsem kolum kanadım yanar!"
  • گفت بیرون زین حد ای خوش‌فر من ** گر زنم پری بسوزد پر من
  • Bu hikayeler hayret içinde hayrettir... Allah hasları, daha has olanların ahvalini görünce kendilerinden geçerler. 3805
  • حیرت اندر حیرت آمد این قصص ** بیهشی خاصگان اندر اخص
  • Bütün kendinden geçişler, burada oyundan ibarettir... ne kadar canın var ki senin? Burası can verme makamıdır!
  • بیهشیها جمله اینجا بازیست ** چند جان داری که جان پردازیست
  • Ey Cebrail, ister yüce ol, ister büyük... sen ne pervanesin ne de mum!
  • جبرئیلا گر شریفی و عزیز ** تو نه‌ای پروانه و نه شمع نیز