English    Türkçe    فارسی   

4
3827-3836

  • Ey apaçık âlemi aydınlatan güneş, gökyüzünde övülmüşsün sen... yer de seni tanısın, yeryüzünde de ebediyen övül!
  • بر فلک محمودی ای خورشید فاش ** بر زمین هم تا ابد محمود باش
  • Övül de yere mensup olanlarda, yüce gök ehliyle gönülleri bir, kıbleleri bir, huyları bir olsunlar!
  • تا زمینی با سمایی بلند ** یک‌دل و یک‌قبله و یک‌خو شوند
  • Ayrılık kalksın, şirk ve ikilik kalmasın! Zaten manevi varlık da ancak birlik vardır.
  • تفرقه برخیزد و شرک و دوی ** وحدتست اندر وجود معنوی
  • Benim canım senin canını tanıdı mı görüp geçirdikleri şeylerin aynı şeyler olduğunu hatırlarlar. 3830
  • چون شناسد جان من جان ترا ** یاد آرند اتحاد ماجری
  • Yeryüzünde Musa ve Harun kesilirler... sütle bal gibi güzelce birbirlerine karışır, kaynaşırlar.
  • موسی و هارون شوند اندر زمین ** مختلط خوش هم‌چو شیر و انگبین
  • Fakat azıcık tanır, bilir de inkâr ederse bu inkâr edişi de birliği örten bir perdeden ibarettir.
  • چون شناسد اندک و منکر شود ** منکری‌اش پرده‌ی ساتر شود
  • Nice tanıyıp bilenler de sonra yüz çevirdiler... İşte o ay yüzlü, bu çeşit adamın şükretmeyişine kızdı ya!
  • پس شناسایی بگردانید رو ** خشم کرد آن مه ز ناشکری او
  • Bu yüzden kötü can, Peygamber'in canını tanımadı da tekmeledi ya!
  • زین سبب جان نبی را جان بد ** ناشناسا گشت و پشت پای زد
  • Bunların hepsini okudun, bildin... şimdi "Lem yekün" suresini de oku da bu eski kâfirin inadını, ısrarını bil! 3835
  • این همه خواندی فرو خوان لم یکن ** تا بدانی لج این گبر کهن
  • Hazreti Ahmet'in sureti, bu âleme ziya salmadan önce onun vasıfları, her kâfirin muskasıydı.
  • پیش از آنک نقش احمد فر نمود ** نعت او هر گبر را تعویذ بود