English    Türkçe    فارسی   

4
474-483

  • Ağaç da cennet ehliyle konuşur, söz söyler, meyve de, akan duru sular da!
  • هم درخت و میوه هم آب زلال ** با بهشتی در حدیث و در مقال
  • Çünkü cenneti aletle yapmamışlardır ki... Orası amellerden, niyetlerden yapılmadır. 475
  • زانک جنت را نه ز آلت بسته‌اند ** بلک از اعمال و نیت بسته‌اند
  • Bu yapı ölü sudan, ölü topraktan yapılmıştır; o yapı diri ibadetlerle kurulmuştur.
  • این بنا ز آب و گل مرده بدست ** وان بنا از طاعت زنده شدست
  • Bu aslına benzer, dağınıklıklarla doludur... O da aslı olan ilme, amele benzer!
  • این به اصل خویش ماند پرخلل ** وان به اصل خود که علمست و عمل
  • Oradaki taht da, köşk de, taç da, elbise de cennet ehline sorular sorar, cevaplar verir!
  • هم سریر و قصر و هم تاج و ثیاب ** با بهشتی در سال و در جواب
  • Döşemesi, döşeyen olmaksızın döşenmiştir... O ev, süpürgesiz süpürülmüş, temizlenmiştir!
  • فرش بی‌فراش پیچیده شود ** خانه بی‌مکناس روبیده شود
  • Gönül evine bak! Gamla tozlandı mı süpürgeci olmaksızın tövbeyle süpürülür, arınır. 480
  • خانه‌ی دل بین ز غم ژولیده شد ** بی‌کناس از توبه‌ای روبیده شد
  • O yurdun tahtı, kimse taşıyıp götürmeksizin gider yürür... Kapı halkası da güzel seslerle şarkılar söyler, çalgılar çalar, kapı da!
  • تخت او سیار بی‌حمال شد ** حلقه و در مطرب و قوال شد
  • Gönülde de o ebediyet yurdu olan cennetin diriliği var... Fakat ne fayda, dilime gelmiyor ki, söyleyemiyorum ki!
  • هست در دل زندگی دارالخلود ** در زبانم چون نمی‌آید چه سود
  • Süleyman her sabah çağı halkı irşad için mescide girdi mi,
  • چون سلیمان در شدی هر بامداد ** مسجد اندر بهر ارشاد عباد