English    Türkçe    فارسی   

4
666-675

  • Ben ne mal isterim, ne mülk... Ne devlet isterim, ne saltanat... Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın!
  • پس بنالی که نخواهم ملکها ** ملک آن سجده مسلم کن مرا
  • Cihan padişahları, kötülüklerinden dolayı kulluk şarabından bir koku bile almamışlar.
  • پادشاهان جهان از بدرگی ** بو نبردند از شراب بندگی
  • Yoksa onlar da Edhem gibi, hemencecik coşarlar, sarhoş olurlar, dünya saltanatını vurup kırarlardı!
  • ورنه ادهم‌وار سرگردان و دنگ ** ملک را برهم زدندی بی‌درنگ
  • Fakat Allah, bu âlem dursun, mamur olsun diye gözlerini ağızlarını kapamıştır.
  • لیک حق بهر ثبات این جهان ** مهرشان بنهاد بر چشم و دهان
  • Bu suretle de onlara taht ve taç tatlı gelir, âlemdeki halktan haraç alalım derler... 670
  • تا شود شیرین بریشان تخت و تاج ** که ستانیم از جهانداران خراج
  • Fakat haraç ala ala kum gibi altın yığsın yine ölür, geberirsin, onlar senden arta kalır!
  • از خراج ار جمع آری زر چو ریگ ** آخر آن از تو بماند مردریگ
  • Mal, mülk, devlet ve altın, canına yoldaş olmaz... Sen altın ver de görüşünün kuvvetlenmesi için sürme al!
  • همره جانت نگردد ملک و زر ** زر بده سرمه ستان بهر نظر
  • Bu sürmeyi çek de şu âlemin daracık bir kuyu olduğunu gör; Yusufcasına ipe el at!
  • تا ببینی کین جهان چاهیست تنگ ** یوسفانه آن رسن آری به چنگ
  • Kuyudan çıkıp dama yücelince görenler, müjde, işte bize bir köle desinler!
  • تا بگوید چون ز چاه آیی به بام ** جان که یا بشرای هذا لی غلام
  • Kuyuda göz, akisler yapar, insana hayaller görünür... Onların en bayağısı şudur: Taş altın şeklinde görünür! 675
  • هست در چاه انعکاسات نظر ** کمترین آنک نماید سنگ زر