English    Türkçe    فارسی   

4
696-705

  • İçten geçen ondan saklanamıyor... O, bütün gönüllerden geçenlere emîr kesilmiş!
  • هیچ پنهان می‌نشد از وی ضمیر ** بود بر مضمون دلها او امیر
  • O sırrına şaşılacak er, benim bu düşünceme karşı ağzının içinden söylenip durmaktaydı.
  • پس همی منگید با خود زیر لب ** در جواب فکرتم آن بوالعجب
  • Padişahlar hakkında böyle düşünüyorsun ha... Onlar, sana rızık vermeseler nasıl rızıklanacaksın ki demekteydi.
  • که چنین اندیشی از بهر ملوک ** کیف تلقی الرزق ان لم یرزقوک
  • Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
  • من نمی‌کردم سخن را فهم لیک ** بر دلم می‌زد عتابش نیک نیک
  • Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı. 700
  • سوی من آمد به هیبت هم‌چو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر
  • Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
  • پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
  • Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
  • گفت یا رب گر ترا خاصان هی‌اند ** که مبارک‌دعوت و فرخ‌پی‌اند
  • Onların hürmetine lütfunun bir sanat göstermesini diliyorum... şimdicek bu odun yığını altın olsun!
  • لطف تو خواهم که میناگر شود ** این زمان این تنگ هیزم زر شود
  • Bunu der demez bir de gördüm ki odunlar altın olmuş, yeryüzünde ateş gibi parlayıp duruyorlar!
  • در زمان دیدم که زر شد هیزمش ** هم‌چو آتش بر زمین می‌تافت خوش
  • Ben bunu görünce kendimden geçtim... bir hayli zaman baygın kaldım. O şaşkınlığım geçip kendime gelince, 705
  • من در آن بی‌خود شدم تا دیرگه ** چونک با خویش آمدم من از وله