English    Türkçe    فارسی   

4
821-830

  • Potaya kalp olan girdi mi hemen kararır... Altın girdi mi altınlığı belli olur.
  • قلب چون آمد سیه شد در زمان ** زر در آمد شد زری او عیان
  • Altın, elini kolunu açar da potaya atılır, ateş içinde hoş bir surette gülümser durur!
  • دست و پا انداخت زر در بوته خوش ** در رخ آتش همی خندد رگش
  • Âlemde cismimiz, bizim yüzümüzü örtmektedir... Biz, samanla örtülü deniz gibiyiz!
  • جسم ما روپوش ما شد در جهان ** ما چو دریا زیر این که در نهان
  • Din padişahına toprak diye bakma a bilgisiz! Melûn Şeytan da Âdem’e bu bakışla bakmıştı.
  • شاه دین را منگر ای نادان بطین ** کین نظر کردست ابلیس لعین
  • Sen söyle bana bakayım... Hiç bu güneş, balçıkla sıvanabilir mi? 825
  • کی توان اندود این خورشید را ** با کف گل تو بگو آخر مرا
  • Nura yüzlerce toz toprak döksen yine görünür, yine baş gösterir, parlar!
  • گر بریزی خاک و صد خاکسترش ** بر سر نور او برآید بر سرش
  • Saman da nedir ki suyun yüzünü örtsün! Toprak da kim oluyor ki güneşi kapatabilsin!
  • که کی باشد کو بپوشد روی آب ** طین کی باشد کو بپوشد آفتاب
  • Kalk ey Belkıs, Ethem gibi padişâhcasına şu iki üç günlük saltanat dumanını dağıt!
  • خیز بلقیسا چو ادهم شاه‌وار ** دود ازین ملک دو سه روزه بر آر
  • Allah sırrını kutlasın, İbrahim Edhem’in arta kalan hikâyesi
  • باقی قصه‌ی ابراهیم ادهم قدس‌الله سره
  • O iyi adlı, iyi sanlı padişah, bir gece tahtında otururken damda bir tıkırtı, bir hay huy duydu.
  • بر سر تختی شنید آن نیک‌نام ** طقطقی و های و هویی شب ز بام
  • Sarayın damında sert sert adımlar atılıyordu... Kendi kendine kimin ne haddine dedi. 830
  • گامهای تند بر بام سرا ** گفت با خود این چنین زهره کرا