English    Türkçe    فارسی   

4
951-960

  • Ey uzza! Sen bize nice lütuflarda bulundun da biz tuzaklardan kurtulduk.
  • گفت ای عزی تو بس اکرامها ** کرده‌ای تا رسته‌ایم از دامها
  • Lütufların yüzünden Arap’ta hakkın var... Arab’ın sana ram olması farz olmuştur.
  • بر عرب حقست از اکرام تو ** فرض گشته تا عرب شد رام تو
  • Sad kabilesinden olan Halime, derdine derman olacağını umarak senin gölgene gelip sığındı.
  • این حلیمه‌ی سعدی از اومید تو ** آمد اندر ظل شاخ بید تو
  • Onun bir küçük çocuğu kaybolmuş... Adı Muhammed’miş!” dedi.
  • که ازو فرزند طفلی گم شدست ** نام آن کودک محمد آمدست
  • Arap, Muhammed der demez derhal bütün putlar yere kapandılar, secde ettiler. 955
  • چون محمد گفت آن جمله بتان ** سرنگون گشت و ساجد آن زمان
  • “A ihtiyar, Muhammed’i ne çeşit arayış bu? Biz onun yüzünden işten kalacak, hor hakir olacağız!
  • که برو ای پیر این چه جست و جوست ** آن محمد را که عزل ما ازوست
  • Biz onun yüzünden yüz üstü düşeceğiz, taşlanacağız... Onun yüzünden kârımıza kesat gelecek, ayarımız mahvolacak!
  • ما نگون و سنگسار آییم ازو ** ما کساد و بی‌عیار آییم ازو
  • Fetret zamanında hevâ ve heves ehlinin arada bir bizden gördükleri o hayaller,
  • آن خیالاتی که دیدندی ز ما ** وقت فترت گاه گاه اهل هوا
  • Onun devri gelince yok olacak... Su görününce teyemmümün hükmü kalmayacak!
  • گم شود چون بارگاه او رسید ** آب آمد مر تیمم را درید
  • A ihtiyar, uzaklaş bizden sınama ateşini alevlendirme; Ahmed’in kıskançlığıyla bizi yakma! 960
  • دور شو ای پیر فتنه کم فروز ** هین ز رشک احمدی ما را مسوز