English    Türkçe    فارسی   

5
1333-1342

  • Bir halayık şehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı.
  • یک کنیزک یک خری بر خود فکند  ** از وفور شهوت و فرط گزند 
  • O eşek, kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti.
  • آن خر نر را بگان خو کرده بود  ** خر جماع آدمی پی برده بود 
  • O hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı, eşeğin aletine takardı. 1335
  • یک کدویی بود حیلت‌سازه را  ** در نرش کردی پی اندازه را 
  • Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı.
  • در ذکر کردی کدو را آن عجوز  ** تا رود نیم ذکر وقت سپوز 
  • Çünkü, eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı, damarları da.
  • گر همه کیر خر اندر وی رود  ** آن رحم و آن روده‌ها ویران شود 
  • Eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. Fakat işin ne olduğunu anlamakta acizdi.
  • خر همی شد لاغر و خاتون او  ** مانده عاجز کز چه شد این خر چو مو 
  • Nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de,
  • نعل‌بندان را نمود آن خر که چیست  ** علت او که نتیجه‌ش لاغریست 
  • Onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. 1340
  • هیچ علت اندرو ظاهر نشد  ** هیچ کس از سر او مخبر نشد 
  • Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı.
  • در تفحص اندر افتاد او به جد  ** شد تفحص را دمادم مستعد 
  • İnsanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. Çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur.
  • جد را باید که جان بنده بود  ** زانک جد جوینده یابنده بود