English    Türkçe    فارسی   

5
140-149

  • Bu hararetle bu ağlayış, temel olmasaydı şu dört mevsim nasıl mamur olurdu? 140
  • کی بدی معمور این هر چار فصل  ** گر نبودی این تف و این گریه اصل 
  • Güneşin hararetiyle alem bulutunun ağlaması, nasıl cihanın ağzının tadını getiriyor, nasıl alemi hoş bir hale sokuyorsa,
  • سوز مهر و گریه‌ی ابر جهان  ** چون همی دارد جهان را خوش‌دهان 
  • Sen de akıl güneşini yak, gözünü göz yaşları saçan bir bulut haline getir.
  • آفتاب عقل را در سوز دار  ** چشم را چون ابر اشک‌افروز دار 
  • Küçük çocuk gibi sana da ağlayan bir göz gerek. O ekmeği az ye ekmek senin şerefini giderdi.
  • چشم گریان بایدت چون طفل خرد  ** کم خور آن نان را که نان آب تو برد 
  • Ten, gece gündüz onunla gelişir, yapraklanırsa can dalı, yapraklarını döker, güz mevsimine düşer.
  • تن چو با برگست روز و شب از آن  ** شاخ جان در برگ‌ریزست و خزان 
  • Beden azığı, derhal canın azıksız kalmasıyla neticelenir. Bunu azaltmak onu çoğaltmak gerek. 145
  • برگ تن بی‌برگی جانست زود  ** این بباید کاستن آن را فزود 
  • “Allah’ya borç verin.” Sen de bu ten ağzından borç ver de karşılığında gönlünde yeşillikler bitsin.
  • اقرضوا الله قرض ده زین برگ تن  ** تا بروید در عوض در دل چمن 
  • Borç ver de bu ten lokmasını azalt, bu suretle de “Gözlerin görmediği” yüz görünsün.
  • قرض ده کم کن ازین لقمه‌ی تنت  ** تا نماید وجه لا عین رات 
  • Ten kendisini pislikten arıtırsa ululuk misk ve incileriyle dolar.
  • تن ز سرگین خویش چون خالی کند  ** پر ز مشک و در اجلالی کند 
  • Böyle adam şu pislikten kurtulur, temizliğe ulaşır, bedeni, “Allah sizi, kirlerden temizlemeyi diler” sırrına ulaşır.
  • زین پلیدی بدهد و پاکی برد  ** از یطهرکم تن او بر خورد