English    Türkçe    فارسی   

5
1662-1671

  • Ben bir yetime tokat atsam, halim bir adam da ona tatlı bir şey verse,
  • گر طبانجه می‌زنم من بر یتیم  ** ور دهد حلوا به دستش آن حلیم 
  • Bu tokat onun tatlısından daha hoştur. Eyvah Eğer o tatlıya kanarsa.
  • این طبانجه خوشتر از حلوای او  ** ور شود غره به حلوا وای او 
  • Feryadından ciğerim yanıyor. Fakat Tanri, bana başka bir çeşit lütuf öğretmede.
  • بر نفیر تو جگر می‌سوزدم  ** لیک حق لطفی همی‌آموزدم 
  • Gizli lütuf, kahırlar içindedir; değer biçilmez akikin pislik içinde oluşu gibi. 1665
  • لطف مخفی در میان قهرها  ** در حدث پنهان عقیق بی‌بها 
  • Tanrı’nın kahrı, benim ilmimden yüz kat iyidir. Tanrı’dan canını esirgemek can çekişmektir.
  • قهر حق بهتر ز صد حلم منست  ** منع کردن جان ز حق جان کندنست 
  • Onun en kötü kahrı, iki alemin de ilminden iyidir. Ne güzeldir alemlerin rabbi ve ne iyidir onun yardımı.
  • بترین قهرش به از حلم دو کون  ** نعم رب‌العالمین و نعم عون 
  • Onun kahrında lütuflar gizlidir; onun uğrunda can vermek, adamın canına canlar katar.
  • لطفهای مضمر اندر قهر او  ** جان سپردن جان فزاید بهر او 
  • Kendine gel de kötü zannı ve azgınlığı bırak. Madem ki Tanrı gel diyor, başını ayak yap da koş.
  • هین رها کن بدگمانی و ضلال  ** سر قدم کن چونک فرمودت تعال 
  • Onun gel demesi, insana yücelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. 1670
  • آن تعال او تعالیها دهد  ** مستی و جفت و نهالیها دهد 
  • Ben o yüce emri hiç, ama hiçbir suretle tevil edemem.
  • باری آن امر سنی را هیچ هیچ  ** من نیارم کرد وهن و پیچ پیچ