English    Türkçe    فارسی   

5
17-26

  • Çünkü hepsi anlaşılmayan bir şey bilin ki atılıvermez.
  • ان شیا کله لا یدرک  ** اعلموا ان کله لا یترک 
  • Bulutunun tufanını içemezsen su içmeyi nasıl terk edersin?
  • گر نتانی خورد طوفان سحاب  ** کی توان کردن بترک خورد آب 
  • Sırrı atıp ortaya koyamazsan kabuklarını anlat, onunla anlayışları tazele!
  • راز را گر می‌نیاری در میان  ** درکها را تازه کن از قشر آن 
  • Sözler sana göre kabuklardan ibarettir ama başka anlayışlara göre tamamıyla içtir. 20
  • نطقها نسبت به تو قشرست لیک  ** پیش دیگر فهمها مغزست نیک 
  • Gök arşa göre aşağıdadır ama bu bir yığın toprağa göre pek yücedir.
  • آسمان نسبت به عرش آمد فرود  ** ورنه بس عالیست سوی خاک‌تود 
  • Seni kaybettiklerinden, fırsatı kaçırdıklarından dolayı hasrete düşmeden ben onlara seni öveyim de yol bulsunlar.
  • من بگویم وصف تو تا ره برند  ** پیش از آن کز فوت آن حسرت خورند 
  • Sen Allah nurusun. Canı, Allah’ya kuvvetle çeker durursun. Halksa vehim ve şüphe karanlıklarındadır.
  • نور حقی و به حق جذاب جان  ** خلق در ظلمات وهم‌اند و گمان 
  • Bu güzelim nurun, şu gözsüzlere sürme çekmesi için şart, o nuru ululamaktır.
  • شرط تعظیمست تا این نور خوش  ** گردد این بی‌دیدگان را سرمه‌کش 
  • Delik kulaklı istidat sahibi, nuru bulur. Çünkü o fare gibi karanlığa aşık değildir. 25
  • نور یابد مستعد تیزگوش  ** کو نباشد عاشق ظلمت چو موش 
  • Geceleri dönüp dolaşan çipiller, nasıl olur da iman meşalesini tavaf edebilirler?
  • سست‌چشمانی که شب جولان کنند  ** کی طواف مشعله‌ی ایمان کنند