English    Türkçe    فارسی   

5
2134-2143

  • Eyaz, padişahım dedi, bütün ferman senin. Güneş varken yıldız görünmez.
  • گفت ای شه جملگی فرمان تراست  ** با وجود آفتاب اختر فناست 
  • Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin. 2135
  • زهره کی بود یا عطارد یا شهاب  ** کو برون آید به پیش آفتاب 
  • Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
  • گر ز دلق و پوستین بگذشتمی  ** کی چنین تخم ملامت کشتمی 
  • Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
  • قفل کردن بر در حجره چه بود  ** در میان صد خیالیی حسود 
  • Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
  • دست در کرده درون آب جو  ** هر یکی زیشان کلوخ خشک‌جو 
  • Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
  • پس کلوخ خشک در جو کی بود  ** ماهیی با آب عاصی کی شود 
  • Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
  • بر من مسکین جفا دارند ظن  ** که وفا را شرم می‌آید ز من 
  • Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
  • گر نبودی زحمت نامحرمی  ** چند حرفی از وفا واگفتمی 
  • Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
  • چون جهانی شبهت و اشکال‌جوست  ** حرف می‌رانیم ما بیرون پوست 
  • Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
  • گر تو خود را بشکنی مغزی شوی  ** داستان مغز نغزی بشنوی