English    Türkçe    فارسی   

5
2138-2147

  • Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
  • دست در کرده درون آب جو  ** هر یکی زیشان کلوخ خشک‌جو 
  • Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
  • پس کلوخ خشک در جو کی بود  ** ماهیی با آب عاصی کی شود 
  • Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
  • بر من مسکین جفا دارند ظن  ** که وفا را شرم می‌آید ز من 
  • Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
  • گر نبودی زحمت نامحرمی  ** چند حرفی از وفا واگفتمی 
  • Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
  • چون جهانی شبهت و اشکال‌جوست  ** حرف می‌رانیم ما بیرون پوست 
  • Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
  • گر تو خود را بشکنی مغزی شوی  ** داستان مغز نغزی بشنوی 
  • Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
  • جوز را در پوستها آوازهاست  ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست 
  • Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir. 2145
  • دارد آوازی نه اندر خورد گوش  ** هست آوازش نهان در گوش نوش 
  • Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
  • گرنه خوش‌آوازی مغزی بود  ** ژغژغ آواز قشری کی شنود 
  • Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
  • ژغژغ آن زان تحمل می‌کنی  ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی