English    Türkçe    فارسی   

5
2737-2746

  • Pak, aşk, Muhammed'le eşti. Tanrı aşk yüzünde ona "Sen olmasaydın..." dedi.
  • با محمد بود عشق پاک جفت  ** بهر عشق او را خدا لولاک گفت 
  • Hasılı o, aşktan tekti. Onun için Tanrı, onu pevgamberler içinden seçti.
  • منتهی در عشق چون او بود فرد  ** پس مر او را ز انبیا تخصیص کرد 
  • Sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?
  • گر نبودی بهر عشق پاک را  ** کی وجودی دادمی افلاک را 
  • Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim. 2740
  • من بدان افراشتم چرخ سنی  ** تا علو عشق را فهمی کنی 
  • Gökten daha başka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
  • منفعتهای دیگر آید ز چرخ  ** آن چو بیضه تابع آید این چو فرخ 
  • Âşıkların horluğundan bir koku alasın diye toprağı tamamiyle hor ettim, ayaklar altına serdim.
  • خاک را من خوار کردم یک سری  ** تا ز خواری عاشقان بویی بری 
  • Aşkla bir yoksul nasıl değişir, anlaman için toprağa yeşillik ve tazelik verdim.
  • خاک را دادیم سبزی و نوی  ** تا ز تبدیل فقیر آگه شوی 
  • Şu yerinden kımıldamıyan dağlar da sana âşıkların sebatını söyler.
  • با تو گویند این جبال راسیات  ** وصف حال عاشقان اندر ثبات 
  • Gerçi oğul, o mânadır, bunlar suret. Fakat anlayışa yaklaştırmak için lâzım bu. 2745
  • گرچه آن معنیست و این نقش ای پسر  ** تا به فهم تو کند نزدیک‌تر 
  • Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi değildir, bu benzetiş, ancak uyandırmak, anlatmak içindir.
  • غصه را با خار تشبیهی کنند  ** آن نباشد لیک تنبیهی کنند