English    Türkçe    فارسی   

5
2809-2818

  • Bu suretle onda bir bulanıklık ve çerçöp kalmamalı ki yüzün, içine aksetsin, görünsün.
  • تا نماند تیرگی و خس درو  ** تا امین گردد نماید عکس رو 
  • A adamcağız, bedeninde toprakla karışmış sudan başka ne var? Söyle. A gönül düşmanı, suyu, topraktan arıt. 2810
  • جز گلابه در تنت کو ای مقل  ** آب صافی کن ز گل ای خصم دل 
  • Halbuki sen, her an yemekle, içmekle o dereye daha fazla toprak dökmede, o suyu daha fazla bulandırmadasın.
  • تو بر آنی هر دمی کز خواب و خور  ** خاک ریزی اندرین جو بیشتر 
  • Şeyhin, herkesin içinden geçeni bilmesinin sebebi
  • سبب دانستن ضمیرهای خلق 
  • O suyun içinde hiçbir şeycikler bulunmadığında " yüzler, ona akseder, orada görünür.
  • چون دل آن آب زینها خالیست  ** عکس روها از برون در آب جست 
  • Halbuki senin için temizlenmemiş. Evin, Şeytanla, adam olmayanlarla, canavarlarla dolu.
  • پس ترا باطن مصفا ناشده  ** خانه پر از دیو و نسناس و دده 
  • A eşek, inadından eşeklikte kalakaldın. Nerden Mesih'e ait ruhlardan bir koku alacaksın?
  • ای خری ز استیزه ماند در خری  ** کی ز ارواح مسیحی بو بری 
  • Orada bir hayal başgösterse hangi pusudan çıktığını nerden bileceksin? 2815
  • کی شناسی گر خیالی سر کند  ** کز کدامین مکمنی سر بر کند 
  • İçteki hayallerin süpürülmesi için beden, riyazatla hayale döner.
  • چون خیالی می‌شود در زهد تن  ** تا خیالات از درونه روفتن 
  • Eşeğin hile yüzünden tilkiye alet olması
  • غالب شدن مکر روبه بر استعصام خر 
  • Eşek bir hayli çalıştı, tilkiden korundu. Fakat köpek gibi acıkmıştı, açlı kendisine eş olmuştu.
  • خر بسی کوشید و او را دفع گفت  ** لیک جوع الکلب با خر بود جفت 
  • Hırsı üstün geldi, sabrı zayıfladı. Ekmek sevdası, nice boğazlan yırtmıştır.
  • غالب آمد حرص و صبرش بد ضعیف  ** بس گلوها که برد عشق رغیف