English    Türkçe    فارسی   

5
2971-2980

  • Kimse taşa geç geldin, yahut sopaya neden bana vurdun demez.
  • کس نگوید سنگ را دیر آمدی  ** یا که چوبا تو چرا بر من زدی 
  • Mecbur olandan böyle şeyler aranmayacağı gibi özürlüye de kimse bu çeşit sözler söylemez, vurup dövmez.
  • این چنین واجستها مجبور را  ** کس بگوید یا زند معذور را 
  • Ey yeni, yakası temiz kişi, emir, nehiy, öfke, lütuf ve azarlama, ancak ihtiyacı olanadır.
  • امر و نهی و خشم و تشریف و عتاب  ** نیست جز مختار را ای پاک‌جیب 
  • Zulümde de ihtiyarımız vardır, sitemde de. Ben, bu Şeytanla nefisten bunu kastettim.
  • اختیاری هست در ظلم و ستم  ** من ازین شیطان و نفس این خواستم 
  • İhtiyar, senin içindedir. O, bir Yusuf görmedikçe elini uzatamaz. 2975
  • اختیار اندر درونت ساکنست  ** تا ندید او یوسفی کف را نخست 
  • İhtiyar ve dilek, nefistedir. Dilediği şeyin yüzünü görür de ondan sonra kol kanad açar.
  • اختیار و داعیه در نفس بود  ** روش دید آنگه پر و بالی گشود 
  • Köpek uyumuş ama ihtiyarı kayboldu sanma. İşkembeyi gördü mü kuyruğunu sallamaya başlar.
  • سگ بخفته اختیارش گشته گم  ** چون شکنبه دید جنبانید دم 
  • At da arpa gördü mü kişnemeye koyulur; kedi de etin oynadığını görünce miyavlamaya başlar.
  • اسپ هم حو حو کند چون دید جو  ** چون بجنبد گوشت گربه کرد مو 
  • İhtiyarın harekete gelmesine sebep görüştür, ateşten kıvılcım çıkaranın körük olduğu gibi.
  • دیدن آمد جنبش آن اختیار  ** هم‌چو نفخی ز آتش انگیزد شرار 
  • Şu halde ihtiyarın, İblis gibi seni oynatır. Sana vasıtalık eder, Vis'in selâmını, haberini getirir. 2980
  • پس بجنبد اختیارت چون بلیس  ** شد دلاله آردت پیغام ویس