English    Türkçe    فارسی   

5
3165-3174

  • Herat şehrinde bir küstah yoksul, mevkii yüksek bir köleyi gördü. 3165
  • آن یکی گستاخ رو اندر هری  ** چون بدیدی او غلام مهتری 
  • Sırtında atlas bir elbise, belinde altın bir kemer vardı. Köle giderken yoksul, yüzünü gökyüzüne kaldırdı da dedi ki:
  • جامه‌ی اطلس کمر زرین روان  ** روی کردی سوی قبله‌ی آسمان 
  • Tanrı, kula bakmayı neden bu ihsan sahibi efendiden öğrenmezsin?
  • کای خدا زین خواجه‌ی صاحب منن  ** چون نیاموزی تو بنده داشتن 
  • Ey Tanrı, kula bakmayı bu uludan, padişahımızın, seçtiği bu yüce kişiden öğren bari.
  • بنده پروردن بیاموز ای خدا  ** زین رئیس و اختیار شاه ما 
  • Yoksul muhtaçtı, çıplaktı, hiçbir şeyi yoktu. Kışın soğuktan tirtir titriyordu.
  • بود محتاج و برهنه و بی‌نوا  ** در زمستان لرز لرزان از هوا 
  • O kendinden haberi olmıyan adam, bu yüzden böyle bir cürette bulundu. 3170
  • انبساطی کرد آن از خود بری  ** جراتی بنمود او از لمتری 
  • Tanrı'nın binlerce ihsanına, onun nedimi olduğuna, onu bilenler arasına katıldığına güveni vardı.
  • اعتمادش بر هزاران موهبت  ** که ندیم حق شد اهل معرفت 
  • Padişahın nedimi bir küstahlıkta bulunursa bu-hareketi, kendine senet yapma.
  • گر ندیم شاه گستاخی کند  ** تو مکن آنک نداری آن سند 
  • Tanrı,bel verdi. Elbette bel, kemerden iyidir. Fakat taç veren adam, baş da verebilir mi?
  • حق میان داد و میان به از کمر  ** گر کسی تاجی دهد او داد سر 
  • Sonunda bir gün padişah, o efendiyi (Amid'i) bir suç altına aldı, elini ayağını bağlattı.
  • تا یکی روزی که شاه آن خواجه را  ** متهم کرد و ببستش دست و پا