English    Türkçe    فارسی   

5
346-355

  • O “Senin ahvaline baktım da gururlandım, halini geç gördüm” der.
  • او همی گوید که از اشکال تو  ** غره گشتم دیر دیدم حال تو 
  • Mum sönmüş, şarap bitmiş, sevgili de bizim eğri görüşümüzden utanmış, dalgalara batmış, gömülmüştür.
  • شمع مرده باده رفته دلربا  ** غوطه خورد از ننگ کژبینی ما 
  • Faydalar, ziyanın ve helakin ta kendisi olmuştur. Artık, körlükten Allahya şikayet et dur.
  • ظلت الارباح خسرا مغرما  ** نشتکی شکوی الی الله العمی 
  • Halbuki ne güzeldir inanılır müslüman, iman sahibi ve ibadet edip duran kardeşlerin ruhları.
  • حبذا ارواح اخوان ثقات  ** مسلمات مومنات قانتات 
  • Herkes bir yana yüz tutmuştur. O azizlerse hiç yanda olmayana yüz çevirmişlerdir. 350
  • هر کسی رویی به سویی برده‌اند  ** وان عزیزان رو به بی‌سو کرده‌اند 
  • Her güvercin bir yana uçmuştur, bu güvercinse cihetsizlik tarafına!
  • هر کبوتر می‌پرد در مذهبی  ** وین کبوتر جانب بی‌جانبی 
  • Biz ne hava kuşlarıyız, ne ev kuşları. Bizim yemimiz yemsizlik yemidir.
  • ما نه مرغان هوا نه خانگی  ** دانه‌ی ما دانه‌ی بی‌دانگی 
  • Onun için rızkımız böyle bol bol gelmededir; çünkü, bizim elbise dikmemiz elbiseyi yırtmaktır!
  • زان فراخ آمد چنین روزی ما  ** که دریدن شد قبادوزی ما 
  • Fereciye önce fereci denmesinin sebebi
  • سبب آنک فرجی را نام فرجی نهادند از اول 
  • Sofinin biri bir iç sıkıntısına uğradı, cüppesinin önünü yırttı, ondan sonra ferahladı.
  • صوفیی بدرید جبه در حرج  ** پیشش آمد بعد به دریدن فرج 
  • O yırtık cüppeye fereci (ferahlık) adını koydu. Bu lâkap, o kurtulmuş adamdan sonra yayıldı. 355
  • کرد نام آن دریده فرجی  ** این لقب شد فاش زان مرد نجی