English    Türkçe    فارسی   

5
3522-3531

  • Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
  • یا نبود آن کار او را خود گهر  ** یا نیامد وقت پاداش از قدر 
  • Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
  • یا که بود آن سعی چون سعی جهود  ** یا جزا وابسته‌ی میقات بود 
  • Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
  • مر ورا درد و مصیبت این بس است  ** که درین وادی پر خون بی‌کس است 
  • Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış. 3525
  • چشم پر درد و نشسته او به کنج  ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج 
  • Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
  • نه یکی کحال کو را غم خورد  ** نیش عقلی که به کحلی پی برد 
  • Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
  • اجتهادی می‌کند با حزر و ظن  ** کار در بوکست تا نیکو شدن 
  • Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
  • زان رهش دورست تا دیدار دوست  ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست 
  • Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
  • ساعتی او با خدا اندر عتاب  ** که نصیبم رنج آمد زین حساب 
  • Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede. 3530
  • ساعتی با بخت خود اندر جدال  ** که همه پران و ما ببریده بال 
  • Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
  • هر که محبوس است اندر بو و رنگ  ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ