English    Türkçe    فارسی   

5
364-373

  • Fakat bu alçak ve aşağılık kişilerce sofuluk, terzilikten ve oğlancılıktan ibarettir.
  • صوفیی گشته به پیش این لام  ** الخیاطه واللواطه والسلام 
  • Fakat o saflık, o iyi ad, san hayaliyle bu renge bürünmek de iyidir ama, 365
  • بر خیال آن صفا و نام نیک  ** رنگ پوشیدن نکو باشد ولیک 
  • O hayalle asla kadar gitmek şartıyla. Kat kat hayale tapanlar gibi değil.
  • بر خیالش گر روی تا اصل او  ** نی چو عباد خیال تو به تو 
  • Hayal, seni güzellik otağının çevresine sokulmaktan men eden gayret çavuşudur.
  • دور باش غیرتت آمد خیال  ** گرد بر گرد سراپرده‌ی جمال 
  • O, her arayanın yolunu, yol yok, diye keser. Onun hayali geldi mi, sana, dur, der.
  • بسته هر جوینده را که راه نیست  ** هر خیالش پیش می‌آید بیست 
  • Ancak kulağı delik ve anlayışlı kişiyi durdurmaz. Çünkü o, Allah yardımı askerine sığınmış, o sayede coşup köpürmüştür.
  • جز مگر آن تیزکوش تیزهوش  ** کش بود از جیش نصرتهاش جوش 
  • O, ne hayallerden ürker, sıçrar, ne de padişahlık taslar. Padişahın nişane olarak verdiği oku gösterir, yoluna gider. 370
  • نجهد از تخییلها نی شه شود  ** تیر شه بنماید آنگه ره شود 
  • Allahm, bu şaşkın gönle bir ok bağışla, bu iki kat olmuş yaylara bir ok ver.
  • این دل سرگشته را تدبیر بخش  ** وین کمانهای دوتو را تیر بخش 
  • Uluların içtikleri o gizli kadehten yeryüzüne bir yudumcuk saçtın.
  • جرعه‌ای بر ریختی زان خفیه جام  ** بر زمین خاک من کاس الکرام 
  • Güzellerin saçlarında, yüzlerinde o bir yudumcuk şarabın nişanesi var. Padişahlar, bu yüzden topraktan meydana gelen güzelleri yalar dururlar.
  • هست بر زلف و رخ از جرعه‌ش نشان  ** خاک را شاهان همی‌لیسند از آن