English    Türkçe    فارسی   

5
3666-3675

  • Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
  • من روان گشتم شما را خیر باد  ** در سفر یک دم مبادا روح شاد 
  • Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
  • تا که زوتر جانب معدن رود  ** کین خوشی اندر سفر ره‌زن شود 
  • Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
  • زن پشیمان شد از آن گفتار سرد  ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد 
  • Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
  • زن بسی گفتش که آخر ای امیر  ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر 
  • Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı. 3670
  • سجده و زاری زن سودی نداشت  ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت 
  • Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
  • جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن  ** صورتش دیدند شمعی بی‌لگن 
  • Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
  • می‌شد و صحرا ز نور شمع مرد  ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد 
  • Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu.
  • کرد مهمان خانه خانه‌ی خویش را  ** از غم و از خجلت این ماجرا 
  • Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki:
  • در درون هر دو از راه نهان  ** هر زمان گفتی خیال میهمان 
  • Ben, Hızır'ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş! 3675
  • که منم یار خضر صد گنج و جود  ** می‌فشاندم لیک روزیتان نبود 
  • Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
  • تمثیل فکر هر روزینه کی اندر دل آید به مهمان نو کی از اول روز در خانه فرود آید و فضیلت مهمان‌نوازی و ناز مهمان کشیدن و تحکم و بدخویی کند به خداوند خانه