English    Türkçe    فارسی   

5
3739-3748

  • Ağır kişiler, toprak gibi yerlerinde kala kaldılar, îleri gidenlerin ileri gidenleriyse yürüyüp ilerlediler.
  • مثقلان خاک بر جا ماندند  ** سابقون السابقون در راندند 
  • Savaşlar edip üstün gelerek birçok ganimetlerle geri döndüler. 3740
  • جنگها کرده مظفر آمدند  ** باز گشته با غنایم سودمند 
  • Sen de al diye sofiye de armağan sundular. O, o armağanı attı, hiçbir şey almadı.
  • ارمغان دادند کای صوفی تو نیز  ** او برون انداخت نستد هیچ چیز 
  • Neden kızgınsın? dediler. Savaştan mahrum kaldım dedi.
  • پس بگفتندش که خشمینی چرا  ** گفت من محروم ماندم از غزا 
  • Sofi, savaş safında hançer çekip savaşmadığı için bu iltifattan memnun olmadı.
  • زان تلطف هیچ صوفی خوش نشد  ** که میان غزو خنجر کش نشد 
  • Bunun üzerine esir getirdik dediler, birini al, öldür.
  • پس بگفتندش که آوردیم اسیر  ** آن یکی را بهر کشتن تو بگیر 
  • Başını kes de gazi ol. Sofi, buna biraz sevindi, yüreklendi. 3745
  • سر ببرش تا تو هم غازی شوی  ** اندکی خوش گشت صوفی دل‌قوی 
  • Suyla alınan aptestin yüzlerce aydınlığı, nuru, feri vardır ama su olmazsa teyemmüm edilir.
  • که آب را گر در وضو صد روشنیست  ** چونک آن نبود تیمم کردنیست 
  • Sofi, bağlı esiri alıp gaza etmek üzere çadırın arkasına götürdü.
  • برد صوفی آن اسیر بسته را  ** در پس خرگه که آرد او غزا 
  • Oraya tutsakla gitti ama biraz gecikti. Neden o yoksul bu kadar gecikti diye meraka düştüler.
  • دیر ماند آن صوفی آنجا با اسیر  ** قوم گفتا دیر ماند آنجا فقیر