English    Türkçe    فارسی   

5
4054-4063

  • Ey Eyaz, söylemiyorsun, bu parlaklıkta, bu güzellikte olan bir mücevherin değeri nedir?
  • ای ایاز اکنون نگویی کین گهر  ** چند می‌ارزد بدین تاب و هنر 
  • Eyaz, söyleyebileceğimden de artık deyince Padişah, peki dedi, hadi öyleyse hemen onu kır, hurdahaş et. 4055
  • گفت افزون زانچ تانم گفت من  ** گفت اکنون زود خردش در شکن 
  • Eyaz'ın yenlerinde taş vardı. Derhal onları çıkarıp mücevheri kırdı, unufak etti.
  • سنگها در آستین بودش شتاب  ** خرد کردش پیش او بود آن صواب 
  • Belki o saf ve temiz delikanlı, bu işi rüyada görmüştü de yenine, koltuğuna iki taş gizlemişti.
  • یا به خواب این دیده بود آن پر صفا  ** کرده بود اندر بغل دو سنگ را 
  • Yusuf gibi hani. O da işinin sonunun nereye varacağını kuyu dibinde görmüştü.
  • هم‌چو یوسف که درون قعر چاه  ** کشف شد پایان کارش از اله 
  • Kime fetih ve zafer, haber verirse onca murada erme de birdir, ermeme de.
  • هر که را فتح و ظفر پیغام داد  ** پیش او یک شد مراد و بی‌مراد 
  • Kimin payandası, sevgilinin, vuslatı olursa o, kırılmadan, savaşmadan ne korkacak? 4060
  • هر که پایندان وی شد وصل یار  ** او چه ترسد از شکست و کارزار 
  • Karşısındakini mat edeceğini iyice bilen, at gitmiş, fil gitmiş, aldırır mı? Onca bunlar, zaten saçma şeylerdir.
  • چون یقین گشتش که خواهد کرد مات  ** فوت اسپ و پیل هستش ترهات 
  • At arayan, atını alıp götürse al götür der, önüne düşecek o at değil ya.
  • گر برد اسپش هر آنک اسپ‌جوست  ** اسپ رو گو نه که پیش آهنگ اوست 
  • İnsan, atla bir soydan olur mu? Adamın ata olan sevgisi, öne geçmek içindir.
  • مرد را با اسپ کی خویشی بود  ** عشق اسپش از پی پیشی بود