English    Türkçe    فارسی   

5
437-446

  • Ey Halil burada ne kıvılcım vardır, ne duman. Bu görünen şey, ancak Nemrud’un büyüsü, hilesi demekteydi.
  • ای خلیل اینجا شرار و دود نیست  ** جز که سحر و خدعه‌ی نمرود نیست 
  • Sen de Halil gibi akıllıysan ateş senin soyundur, sen bir pervanesin.
  • چون خلیل حق اگر فرزانه‌ای  ** آتش آب تست و تو پروانه‌ای 
  • Pervanenin canı keşke binlerce kanadım olsaydı da,
  • جان پروانه همی‌دارد ندا  ** کای دریغا صد هزارم پر بدی 
  • Mahrem olmayanların körlüklerine rağmen amansız bir surette ateşlere yansaydı. 440
  • تا همی سوزید ز آتش بی‌امان  ** کوری چشم و دل نامحرمان 
  • Bilgisiz kişi, eşekliğinden bana acır, bense bilgi ve görgü sahibi olduğumdan ona acırım diye bağırıp durur.
  • بر من آرد رحم جاهل از خری  ** من برو رحم آرم از بینش‌وری 
  • Hele şu suların bile canı olan ateş yok mu? Pervanenin işi bizim işimizin aksi.
  • خاصه این آتش که جان آبهاست  ** کار پروانه به عکس کار ماست 
  • O nur görür ateşe atılır, gönül de ateş görür, nura dalar.
  • او ببینند نور و در ناری رود  ** دل ببیند نار و در نوری شود 
  • Ulu Allah’nın, Halil evladı kimdir, göresin diye böyle oyunları vardır.
  • این چنین لعب آمد از رب جلیل  ** تا ببینی کیست از آل خلیل 
  • Ateşe su şeklini vermişler, ateşin içinde de bir kaynaktır coşturmuşlardır. 445
  • آتشی را شکل آبی داده‌اند  ** واندر آتش چشمه‌ای بگشاده‌اند 
  • Bir büyücü büyüsüyle bir topluluk içinde pirinçle dolu sahanı, akreplerle dolu gösterir.
  • ساحری صحن برنجی را به فن  ** صحن پر کرمی کند در انجمن