English    Türkçe    فارسی   

5
446-455

  • Bir büyücü büyüsüyle bir topluluk içinde pirinçle dolu sahanı, akreplerle dolu gösterir.
  • ساحری صحن برنجی را به فن  ** صحن پر کرمی کند در انجمن 
  • Evi, büyüsü ve nefesiyle akreplerle dolmuş gösterir ama onlar, sahici akrep değildir ki.
  • خانه را او پر ز کزدمها نمود  ** از دم سحر و خود آن کزدم نبود 
  • Büyücü bunun gibi yüzlerce hüner gösterdikten sonra artık düşün, büyücüyü yaratan, neler yapmaz?
  • چونک جادو می‌نماید صد چنین  ** چون بود دستان جادوآفرین 
  • Hasılı Allah büyüsü ile zaman, zaman nice kişiler, karı gibi alta yatmışlardır!
  • لاجرم از سحر یزدان قرن قرن  ** اندر افتادند چون زن زیر پهن 
  • Büyücüler ona kuldur, köledir. Hepsi de yont kuşu gibi tuzağa düşmüşlerdir. 450
  • ساحرانشان بنده بودند و غلام  ** اندر افتادند چون صعوه به دام 
  • Kendine gel de dalgalara benzer hilelerin nasıl baş aşağı olduğunu Kuran’ı okuyup anla, sihri halali gör.
  • هین بخوان قرآن ببین سحر حلال  ** سرنگونی مکرهای کالجبال 
  • Ben Firavun değilim ki Nil’e gideyim. Ben, Halil gibi ateşe giderim.
  • من نیم فرعون کایم سوی نیل  ** سوی آتش می‌روم من چون خلیل 
  • O ateş değildir, duru bir sudur. Halbuki öbürü hileyle ateş gibi bir su görünmededir.
  • نیست آتش هست آن ماء معین  ** وآن دگر از مکر آب آتشین 
  • İyi şeyleri caiz gören o Peygamber, ne de güzel söyledi: Bir zerre aklın oruçtan da yeğdir, namazdan da.
  • پس نکو گفت آن رسول خوش‌جواز  ** ذره‌ای عقلت به از صوم و نماز 
  • Çünkü, aklın cevherdir, bu ikisiyse araz. Bu ikisi, yani namaz ve oruç, onun tam olmasıyla farz olur. 455
  • زانک عقلت جوهرست این دو عرض  ** این دو در تکمیل آن شد مفترض